Merhabalar herkese!

Bu yazı için çok heyecanlıyım çünkü sizleri en sevdiğim parfümümle tanıştırmak üzereyim! Bu parfümü düşününce sen sevda mısın yoksa yalan dolaaan şarkısı çalmaya başlıyor adeta. Marc Jacobs sen ne yaptın SEEN NEE YAPTTIN? dedim ilk karşılaştığımızda. Bahsettiğim parfüm Lola. 

Halbuki Marc Jacobs’ın Daisy parfümü çok popülerdir. Bu parfüm her yerde satılmıyor bile. Mağazaya gidip Lola'yı almak istediğimi söylediğimde, çalışanların ‘’Bunu mu demek istediniz?’’ tarzında başka parfümler verdiği de oldu. (bakınız: Oh, Lola)

Bir yandan seviniyorum bu kadar popüler olmamasına. Bana özel kalsın, biz onu seven küçük kitleye özel kalsın istiyorum. Bir yandan da bu kadar güzel bir parfüm nasıl tanınmaz diyorum. Kafamda deli sorular.

Öncelikle şişe tasarımı müthiş değil mi sizce de? Makyaj masası üstünde harika duruyor. Bir handikapı var, çantasında taşımayı sevenler için şişesi bir zulüm. En kötü, kapağı evde bırakıp sadece şişesini taşıyabilirsiniz. Ben kapağıyla taşıyorum, ayrılamam ondan.

Aslında sanıyorum ki kullandığım en kalıcı parfüm. Yani öyle çantada taşımaya filan gerek yok. Ama alışmışım bir kere diğer parfümlerden. Atıveriyorum çantaya.

Bir kere bu parfümü kullanıyorsanız, yolda durdurulup parfümünüzün sorulmasına alışmanız gerekecek. O kadar çok defa sordular ki, iş arkadaşlarım, tanımadığım kişiler.

İçeriğine gelirsek, ben üst nota alt nota pek bilmem. Ama şişe tasarımından da anlayacağınız üzere çiçeksi bir koku. Kalıcılığından da anlayacağınız üzere biraz ağır bir koku. O yüzden orta yaşa hitap ettiğini düşünmeyin, 20’li yaşlardan itibaren kullanımında, kullanıcısına çok yakışacaktır.

Öyle temiz kokan parfümlerden değil. Buram buram buradayım diyen bir parfüm. Beklentileriniz temiz kokan, hafif bir kokuysa, Marc Jacobs Lola sizlik değil. Ayrıca migreni olanlar için de baş ağrısı yapabilir. Migreni olan kişiler gerçekten çok hafif parfümler kullanıyorlar çünkü. Baş ağrısı mevzusunu Sephora’lardan tester isteyerek deneyebilirsiniz. Tester’ı bile çok uzun idiyor. 5-6 gün kullanmıştım sanırım ben. Azıcık sıkmak yetiyor çünkü, parfümle yıkanmaya gerek yok.

Marc Jacobs Lola 2 ayrı boyda satılıyor: 100ml ve 50ml. Yine çantada taşıma alışkanlığı olanlar için 50ml olanını tavsiye ediyorum. Ben 50ml satın alıyorum. Bu parfümde hiç bozulma sorunu yaşamadım, ama başka bir parfümümde büyük boy olması ve bir türlü bitirememem sebebiyle bozuma sorunu yaşamıştım. Birden çok parfüm kullanıyorsanız, parfümlerinizi daima küçük boy satın alın ki bozulmasınlar.

Lola’nın duş jeli de var ancak hiç deneyimlemedim. Kalıcılıkları ve performansı hakkında yorum yapamayacağım o yüzden.

Marc Jacobs Lola’yı en azından bir parfümeriye gidip bir koklayın derim.

Lola'yı internetten, Sevil Parfümeri'den ve Sephora'dan alabilirsiniz. Fiyat bilgisi adına ve online satın alabilmeniz için 2 boyu için de ayrı ayrı link ekliyorum.

100 ml için: https://www.sevil.com.tr/marc-jacobs-lola-edp-bayan-parfum-100ml.html
50 ml için: https://www.sevil.com.tr/marc-jacobs-lola-edp-bayan-parfum-50ml.html

Siz de Lola kullanıcıysanız veya bu yazımdan sonra Lola’yı denediyseniz lütfen yorum yazmayı unutmayın.


Hoşçakalın!
Herkese merhabalar!

Bu yazımda sizlere, yazıp yazmama konusunda tereddütte kaldığım ve sonunda yazmaya karar verdiğim Biotin ile ilgili deneyimlerimi anlatacağım.


Biotin’le işyerimdeki bir arkadaşım sayesinde tanıştım. Öğle aramızda yemekten dönerken ilacının bitmiş olması sebebiyle eczaneye uğramamızı istedi. Biotin'i daha önce duymamıştım ve ne işe yaradığını sordum. Saç ve tırnakları uzattığını,saçı gürleştirdiğini ve kalınlaştırdığını ve  cilde iyi geldiğini söyledi. Ertesi gün dayanamadım, gittim ben de satın aldım. Solgar’ın 5000mcg olanını aldım ve kullanmaya başladım. O sırada da ciddi bir yoğunluğum vardı, kendimin çok da farkında değildim. 2-3 ay bu şekilde düzenli kullanmayı sürdürdüm ama kendimdeki değişiklikleri gözlemlemeye fırsatım olmamıştı.

Birgün aynaya baktığımda yüzümün ciddi manada kıllandığını fark ettim. Moralim çok bozuldu ve Biotin’i anında bıraktım. Allahtan sırtımda göbeğimde filan kıllanma olmamıştı. Beyaz tenli ve sarı tüylü biriyim. Yüzümdeki tüyler beyaza yakın sarılıkta olsalar da çok uzunlar. Herkesin sahip olduğu şeftali tüyü gibi değil yani. Kalınlaşmadılar en azından. Ben bu olayı 2-3 sene önce yaşadım ve o zamandan beri bu tüylenme sorunuyla yaşıyorum.

İnternette gördüğümüz jiletle yüz tüylerini almaya filan ASSSSLAA inanmıyorum. 1-2 tane tüyümü cımbızla almıştım ve simsiyah çıktılar. Jiletle alsaydım başıma neler gelirdi tahmin bile etmek istemiyorum.

Size şunu da söyleyeyim, o Biotin kullanan arkadaşım hala düzenli Biotin kullanıyor ve yüzünde asla tüylenme yok. Benim tüylerim buna yatkınmış demek ki. Yani bu tarz şeyler kişiden kişiye değişiyor. Yine de internette tüylenme yaşayan kişilerden çok ‘’Kesinlikle tüylenme yapmıyor.’’ Diyen olduğu için, sizin tüyleriniz de benim gibi yatkınsa, başınıza böyle bir şey gelebileceğini bilin diye yazıyorum bu yazıyı.

Saçlarımın uzamasına gelirsek.

Benim saçlarım hep uzundur zaten ama o dönem arkası arkasına işlem yaptırdığım için ve bir değişiklik istediğim için biraz kısa kestirmiştim. Sonu hüsran, pişmanlık tabi… Saçlarımın uzamasına tabi ki yardımı oldu ama başka yöntemler kullanarak da saçlarımın uzamasını hızlandırıp yüzümde tüylenme olmadan bu işi halledebilirdim sanırım.

Bu tarz saç uzatma ilaç ve ürünlerini çok çekinerek ve dikkatli kullanıyorum artık.

Size tavsiyem, belki başlangıçta 1000mcg'lık kullanabilirsiniz ve kendinizi gün gün gözlemleyerek kullanıma devam edersiniz. Tüylenme gibi bir problem başlarsa eğer, anında kullanımını durdurursunuz.

Siz de benim gibi Avrupa Yakası’nı seviyor musunuz bilmiyorum ama Biotin’in benim gözümdeki etkisi Sacit’in saç çıkması için kullandığı ilaçla aynıdır.

Son bir şey. Lütfen daha ucuz diye bilinmedik bir marka tercih etmeyin. Çünkü işe yaramama ihtimali en iyi ihtimaldir. Sağlığınıza ne gibi zararlar verebileceğini bilemiyoruz bile.

Umarım yazım yararlı olmuştur.


Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Herkese merhaba!

Cilt bakımıyla ilgili herkesin deneyimi farklıdır. Her cilt tipinin ihtiyacı ve ürüne verdiği reaksiyon da farklıdır. Ama bugün naçizane kendi cilt temizleme rutinimin benim için en önemli ürünü olan La Roche Posay Effaclar temizleme jelinden bahsedeceğim.

Genelde cilt temizlik ve bakım ürünlerinde eczane ürünlerini tercih ediyorum.  Yağlı ve akneli cildime en iyi gelen markalardan biri de eczanelerden satın alabileceğiniz La Roche Posay markasıdır. Birçok ürünü gerçekten çok başarılı ama benim için olmazsa olmaz ürünü Effaclar serisindeki temizleme jeli.

Resmi La Roche websitesi: 
http://www.laroche-posay.com.tr/%C3%BCr%C3%BCnler-bak%C4%B1mlar/EFFACLAR/EFFACLAR-TEM%C4%B0ZLEME-JEL%C4%B0-p23509.aspx


Biliyorsunuz ki birçok markada akneye meyilli ve yağlı ciltler için temizleyiciler bulunuyor. Bunların çoğundaki problem, cildi aşırı kurutuyor ve cilt buna tepki olarak daha çok yağ üretiyor. Bu kısır döngüyü yaşadığım birkaç marka oldu ve ilk başta durumu anlayamıyorsunuz. Demek ki normal bir temizleyici kullansam ne halde olacak cildim, bu ürünle bile böyleyse diyorsunuz.(Yani ben diyorum.)

Aslında La Roche’un bu ürünüyle de sürekli alışveriş yaptığım bir eczanedeki eczacının önermesiyle tanıştım. Yoksa kısır döngü içinde olduğum temizleyicimi memnun olmasam da değiştirmemeyi düşünüyordum. İyi ki bana bu ürünü önermiş.

Ciltteki yağı kesinlikle alıyor ama kupkuru yapıp cildinizin daha çok yağ salgılamasına neden olmuyor. Yağlı bir cildim olmasına rağmen, üstüne nemlendirici uygulama ihtiyacı duyuyorum. Yani söylediklerimden hiç kurutmuyor düşüncesi çıkarılmasın. Yağlı ciltler için hazırlanmış ve ideal ölçüde kurutan bir temizleyici, normal ve kuru ciltlilere asla önermiyorum o yüzden.

La Roche Posay Effaclar Jel, cildimin sürekli yıkanmaktan yapaylaşmış dokusunu düzeltmemi sağladı. Bir sabah bir akşam olmak üzere günde 2 kere kullanıyorum. Başka kullandığım ürünler ya da yaptırdığım işlemler sebebiyle cildimde kısa süreli kuruluklarım olursa 3-4 günlüğüne kullanımına ara veriyorum ve bu sürede normal ciltliler için olan ürünler kullanıyorum. Cildimdeki geçici kuruluk durumu sona erdiğinde de tekrar Effaclar’a geri dönüyorum.

Bu yüz temizleme jelinin 400ml’lik pompalı ambalajını alırsanız seyahatlerde yanınızda taşımakta zorlanabilirsiniz. Ama evin içinde kullanacaksanız çok kullanışlı bir ambalaj. Ben daha çok 200 ml’lik ürün satın alıyorum.  Yalnız, şimdiye kadar kaç tane 200ml’lik ürün aldıysam hepsinde kapakla ilgili sorun yaşadım. Ya kapak tamamen koptu, ürün bitene kadar o halde kullandım ya da kapak kaydı, kapayıp açarken zorlandım. Başka kapağını kopardığım ürünüm yok elimde, bu ürüne has bir durum yaşıyorum. Belki bir tek bana denk gelmiştir bilmiyorum. O yüzden pompalı ambalajı çok daha başarılı buluyorum.

Fiyatı internette ve birçok eczanede farklılık gösteriyor. Ara ara kampanya dönemleri oluyor, büyük boy(200ml) alana küçük boy(125ml) hediye ediliyor. Birkaç eczane dolaşırsanız mutlaka bir kampanyaya denk gelirsiniz. Küçük boyunu seyahatlerde yanıma alıyorum, büyük boyunu evde bırakıyorum, çok kullanışlı oluyor. Sanıyorum 125ml’lik ambalajlama sadece 200ml’lik alınca yanında hediye şeklinde alınabiliyor, ayrıca satılmıyor.  

400 ml’lik pompalı şişeli ambalajdaki ürünle ilgili satın alabileceğiniz link bırakıyorum.



Küçük bir not: İnternetten alışveriş yaparsanız, ürün elinize geçtiğinde son kullanma tarihlerini mutlaka kontrol edin. Sitede çok ciddi indirim yapılmışsa, ellerinde kalmış ürün olduğu için olabilir. Cilt şakaya gelmez, bozulmuş ürün kullanmamaya özen gösterin.

Umarım yazım yararlı olmuştur. Siz de La Roche Posay Effaclar Gel kullanıcısıysanız ya da benim yazımdan sonra denerseniz mutlaka yorum bırakın.


Hoşçakalın!
Herkese merhaba!

Size son 2 haftadır izlediğim ve kafamı açan bir diziden bahsetmek istiyorum. Dizi ve film senaryoları ile ilgili oturup uzun uzadıya düşünmemiş olsam da, bu dizinin yayınlanış tekniği bunu neden daha önce düşünmedim düşüncesi uyandırdı bende. Skam, gelecekte örneklerini bolca göreceğimizi düşündüğüm çok modern bir fikirle karşımıza çıkıyor. Adeta dizi tarihinde çağ atlatan bir buluş.

Fark ettiyseniz dizinin konusundan hiiiç bahsetmedim. Skam ne demek? Hangi dilde? Hangi ülkenin dizisi? Durun durun, bunlara geleceğiz ama işin ilginç kısmı bunlar değil.


Her dizinin farklı zaman dilimlerinde çekilmiş bölümleri olur. Mesela akşam restoranda yemek yeme sahnesi vardır. Bir sonraki sahne, ertesi sabah iş yerindedir gibi. Peki biz bu sahneleri gerçekten restoranda yemek yedikleri dakikada izlesek… Ve ertesi sabah işyerindeki sahneyi de ertesi sabah tam da dizideki saatte izlesek…

Dizinin gerçekçiliğini arttırmak adına, dizi gerçek zamanlı olarak, yayınlandığı kanalın websitesinde izlenmeye açılıyor. Akşamki sahne 3 dakika sürüyorsa, 3 dakikalık klip tam o yemek saatinde websitesinde yayınlanıyor. Bir haftanın sonunda da dizinin gerçek zamanlı yayınlanmış klipleri birleştirilip, alıştığımız dizi formatında ulusal kanalda yayınlanıyor.

Dizideki karakterlerin kendi sosyal medya hesapları var ve isterseniz takip edebiliyorsunuz. Dizinin yayınlandığı süre boyunca hesaplar aktif kullanılmış ve dizi karakterinin zevkine göre hesaplar takibe alınmış.

Birkaç Instagram hesabını buraya bırakıyorum.
https://www.instagram.com/evamohn2/
https://www.instagram.com/loglady99/

Dizinin İMDB puanı 8.8. Oldukça yüksek bir puan.
http://www.imdb.com/title/tt5288312/

Gelelim diğer konulara. Dizi Norveç dizi, dolayısıyla Norveç’te geçiyor ve Norveççe konuşuyorlar. Türkçe altyazısına ulaşmak zor olmasa da, kulağa ilk başta değişik geldiğini söyleyebilirim.


Dizi bir gençlik dizisi, 16 yaşındaki liseli gençlerin arkadaşlıklarını anlatıyor. Açıkçası dizinin konusu beni çok heyecanlandırmadı. Ama dizi bölümleri gerçekten çok kısa. (16dk civarında) Sırf meraktan bile 2-3 bölüm izlenebilir.

Dizinin konusu açısından izlemesi çok keyifli değil ve diziyi öneriyorum diyemem. Sadece çekim ve yayınlanış şekli olarak bence ileride çok göreceğimiz bu sistemin öncüsü olması adına gerçekten önemli bir yapıt.

Bu arada hayatımda hiç Norveç dizisi izlememiştim. Diline belli bir zamandan sonra alışıyorsunuz. Bu İngilizcedeki şu kelimeye benziyor diyorsunuz. Ya da çok tekrar eden kelimeleri öğrenebiliyorsunuz. Ben en çok ‘’ama’’ kelimesine dikkat etmişim ki onun Norveççesini öğrenmiştim.(Norveççesi ''men'') 

Dizinin ismi yani Skam, ingilizcedeki ''Shame'' kelimesi gibi utanma anlamına geliyor ama diziyle pek bağlantılı bir isim gibi gelmedi bana. (Norveççe'de İngilizceye benzer kelimeler olduğunu söylemiştim.)

Ayrıca Norveç kültürüne dair de bir fikir edinebiliyorsunuz. Mesela dizide evlere ayakkabı çıkararak giriyorlar. Ama ayakkabı markasından reklam almışlarsa o sebeple de gözümüze sokmuş olabilirler, bilemiyorum tabi. Çünkü dizide reklam işini biraz fark ettirerek yapıyorlar bizdeki Fi-Çi Dizisi gibi. Eğer reklam almadıkları bir marka görünüyorsa da buğuluyorlar görüntüyü. Amerikan yapımlarda asla görmediğimiz ama bizim Türk dizilerinden çok alışık olduğumuz bir durum.

Dizi Norveççe olmasına rağmen, şarkı seçimleri tamamen İngilizce olmuş. Eminem, Selena Gomez, Justin Bieber şarkıları çalmaları ilginç bir tercih olmuş.

Dizi toplamda 4 sezon yayınlanmış. 2015’te başlayan Skam, 2017 yılında final yapmış.

Diziyi izlerseniz yorum bırakmayı unutmayın.


Yazımı okuduğunuz için teşekkürler. Hoşçakalın!
''İngilizce'yi Nasıl Öğrendim?'' yazımda, yabancı Youtube kanallarını izlemenin İngilizcenizi geliştirmede faydalı olacağından bahsetmiştim. Bu yazımda, size severek takip ettiğim 5 yabancı Youtube kanalı önereceğim.


NEGIN MIRSALEHI

Kanal Linki: https://www.youtube.com/channel/UCec6MLamEsKx8W1U8p0LgQg

Sanıyorum ki, Türkçe ya da yabancı olması fark etmeksizin en sevdiğim kanala sahip kişidir. Instagram fenomeni ve moda bloggerı olan Negin, Youtube’ta vlog çekmeye yaklaşık 1-1.5sene önce başladı ve çok başarılı vloglar yayınladı. İnanılmaz eğlenceli anlatım tarzı, sevgilisi, köpeği ve ailesi ile ilişkisi çok hoş. işi sebebiyle dünyanın her yerine gidip oradan çektiği videolarını izlerken, zamanın nasıl geçtiğini asla anlamıyorum. 

Kendisinin ana dili İngilizce değil, Hollandaca. Bu sebeple, her bir kelimenin farklı eşanlamlısını kullanmak yerine kelime seçimlerinin daha kısır ve kısıtlı olması, size onu önermem için ayrıca bir etken oldu. Ana dilinin İngilizce olmaması gözünüzü korkutmasın çünkü çok akıcı ve anlaşılır bir şekilde İngilizce konuşuyor.

CAMILA COELHO

Kanal Linki: https://www.youtube.com/user/MakeUpByCamila2

Camila da Negin gibi aslında, ana dili İngilizce değil Portekizce. Kendisi Brezilyalı ama yıllardır Amerika’da yaşıyor. Camila’nın iki Youtube kanalı var. Ana Youtube kanalı Portekizce, ben size Camila’nın 2. Youtube kanalı olan İngilizce kanalını öneriyorum. (MakeUpByCamila2) Son zamanlarda yayınladığı videolarında bunu yapmaya ara vermiş olsa da, eski videolarına bakarsanız, her videosunda bir de Portekizce kelime öğretiyor ve videolarının o kısımlarını çok seviyorum.

Camila’nın kanalının makyaj içerikli bir kanal olduğunu da baştan belirtmek istiyorum. Negin gibi bir moda bloggerı olmasına rağmen Youtube’da vlog yerine makyaj videosu çekmeyi tercih eden Camila, bu konuda çok da başarılı.

Negin’le Camila aynı işi yaptıkları için arkadaşlar ve Negin’in her 2 vlogundan birinden mutlaka Camila da vardır. Sizde de var mı o bilmiyorum ama farklı yerlerden tanıdığım kişilere başka videolarda denk gelince mutlu oluyorum. Sıcak geliyor. Bu sebeple birbiriyle arkadaş kanalları takıp etmeyi seviyorum.

CARLI BYBEL

Kanal Linki: https://www.youtube.com/user/CarliBel55

Carli, Negin ve Camila’dan oldukça farklı geliyor bana. Amerikalı bir kere. Ana dili İngilizce. Ülke ülke gezmekten öte evinde kedileriyle mutlu bir kız imajı yaratıyor bende. (Birsürü başka ülkelerde vlogu var, görünce şaşırmayın.) Kim Kardashian akımına kapılmış bir görünüşü var. Makyaj videoları çekiyor ve yaptığı makyajlar günlük değil, çok abartılı. Ama ona yaptığı makyajlar çok yakışıyor. İzlemek bile keyif veriyor.

Ben Carli’nin makyajdan çok kişiliğini seviyorum. Kazandığı parayı bağışlıyor ve fakir ülkelerde okul binaları yaptırıyor. Gerçekten ilk bakışta sadece dış görüntüsüne önem veren biri sanabilirsiniz ama çok yönlü biri.

Sanıyorum makyaj dünyasında ürünlerini hayvanlar üzerinde test eden hiçbir marka kullanmayan tek Youtuber. Bu sebeple Mac, Nars vb markalardan çok, genelde ülkemizde olmayan markaları kullanması biz izleyenler adına olumsuz bir durum olsa da, ben bu duruşu için bile takdir ediyor ve takip ediyorum. İngilizce konuşma şekli çok anlaşılır, kolayca anlayabileceğinizi düşünüyorum.

Her videosunun başlangıcında mutlaka ilham verici bir söz yazar, Carli sırf o yazılar için bile izlenir.

ELENNA PECHERLE

Kanal Linki: https://www.youtube.com/user/ellepearls

Genelde makyaj kanalı denilince akla gelmeyen isimler önerdim sizlere. Elenna da onlardan biri. Muhtemelen hiçbiriniz adını duymadınız. Ama ben 10.000 abonesi olduğu zamandan beri takipteyim. Yağlı ciltli olan, zamanında ciddi cilt problemleri yaşamış nadir makyaj Youtuberlarından. Hatta ağlayarak akne geçmişini anlattığı videoda ben de benzer aşamalardan geçtiğim için gözlerim dolarak izlemiştim. İzlemek için:


Elenna Kanadalı ama İrlandalı biri ile evlendiği için İrlanda’da yaşıyor. Amerikan aksanıyla konuşuyor ama son videolarında aksanı çok hafif bozulmaya başladı sanırım. 1-2 sene içinde İngiliz aksanına dönebilir.

Genelde aynı makyajları yapıyor bence ve ama çok güzel bir kız ve kendini izlettiriyor. Şuanda 9 aylık hamile. Makyaj dışında vlog da yayınlıyor ve her Christmas döneminde Vlogmas yayınlıyor. (Yani her gün bir vlog.) Vloglarını inanılmaz sıcak buluyorum, insanın İrlanda’ya gidesi geliyor. Hiç adını duymadıysanız bir bakmanızı tavsiye ederim.

CHLOE MORELLO

Kanal Linki: https://www.youtube.com/user/ChloeMorello

Aslında Chloe’den daha çok Casey Neistat’ı ilk 5’ime dahil etmek istiyordum ama ismini verdiğim ilk 4 kişinin kulvarı ile Casey’inki çok farklı olduğu için Chloe’den bahsetmeye karar verdim. (Yine de Casey’e de bir bakın derim.)

Chloe de makyaj Youtuber’ı. Avustralyalı. (Fark ettiyseniz farklı farklı aksanlar ve İngilizce konuşan farklı ülkelerden kişileri öneriyorum.) Aksanı müthiş. İnanılmaz bir mizah anlayışı var. Kendisiyle dalga geçebilen biri. Gerçekten mutlaka en az 1 videosunu izlemeniz lazım. Ayrıca biz Müslümanların dini bayramları zamanında buna yönelik makyajlar da yayınlamış ve tabuları kırmıştır. İzlemek için:


Umarım bu kanallardan en az birini çok seversiniz ve bu yazım yararlı olur.


Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Herkese merhaba!

Blogumda şimdiye kadar cilt ile ilgili verdiğim bilgilerden de anlayacağınız üzere çok yağlı bir cildim var. Kuru ciltlilerin bile göz kapakları yağlanabilirken benim göz kapaklarımın ne kadar yağlanabileceğini tahmin edebilirsiniz. Bir de bu yağlı göz kapak durumuna düşük göz kapağının da eklendiğini düşünün… Ve ben 10 senedir neredeyse her gün eyeliner çeken bir insan olarak artık bu işin kompedanı oldum diyebilirim.

Birçok eyeliner denedim. Ara ara da size bunlardan bahsedeceğim. Ama ilk eyeliner yazımı yıllardır tek favorim olan, şuanda elimde başka eyeliner bulundurmama bile ihtiyaç kalmayan Mac Liquidlast Liner’dan bahsedeceğim.

Her şeyden önce bu ürünü Mac Cosmetics mağazalarında satın almak ÇOK ZOR! Geçenlerde en yakın arkadaşlarımdan birine bu üründen bahsettim. Ertesi gün almış gelmiş ancak yanlış ürün. Şimdi öncelikle, bu ürün, sudan etkilenmeyen waterproof bir ürün. Waterproof ürünler anladığım kadarıyla daha az satılıyor. Dolayısıyla mağazalara çok nadiren getiriyorlar ve getirdiklerinde max. 3-4 tane getiriyorlar. Bu sınırlı sayıdaki ürünü de raflara koymayabiliyorlar. Mağazada özellikle bu eyelinerı istediğinizi belirtmelisiniz. Sadece Mac’in siyah eyeliner’ını istiyorum derseniz size verecekleri ürün şu olacaktır:

2 eyelinerın ambalaji da çok benzer ancak satın almamamız gereken ürünün kabı koni şeklinde, aşağı doğru genişliyor. Alınması gereken ürün ise silindir şeklinde. Ürünün üstünde zaten ismi yazıyor, Liquidlast Liner yazıyorsa direk satın alabilirsiniz. Diğer verdikleri eyeliner ise, yağlı cildi olmayanların gözünden bile akan, çok başarısız bir eyeliner. Aman yanlış ürün satın almayın!!!!

Ben mağazada denk geldiğimde yedekli satın alıyorum. (Bitmesi riskine giremem.) Çünkü bazen 1 ay boyunca şehirdeki tüm Mac mağazalarını gezip aradığım oluyor. (Ayy ne eyelinermış arkadaş demeyin, deneyin göreceksiniz.)

Eyelinerı bir şekilde buldunuz, doğru ürünü satın aldınız diyelim. Şimdi de sürerken size birkaç konudan bahsedeceğim. Bu ürün yağlı temizleyici dışında hiçbir şekilde gözden çıkmadığı için, yanlış yaptığınızda düzeltmek için çok zorlanacaksınız. Bir de ürünü göze uyguladıktan sonra kuruması için aşağı bakarak 30saniye civarında beklemelisiniz. Yanlışlıkla göz kapağınıza değerse, sizi uğraştırır. Kullandığım en yavaş kuruyan eyeliner sanırım ama zahmetine değiyor.

Bu eyelinerın verdiği siyahlık da mükemmel. Kömür karası simsiyah rengini veriyor. Eyelinerın yapısı çok yoğun olduğu için silik hiçbir kısım olmuyor.

Onun dışında diyebileceğim hiçbirşey yok. Birkere sürdünüz mü, 50derece yaz sıcağında koşsanız da (denendi, onaylandı) akmayacaktır. Duşa girseniz bile yerinde kalan bir ürün. Bu ürünün bu kadar tanınmamış olmasına hayret ediyorum.

Ürünün siyah dışında renkleri de var, hatta renk skalası oldukçe geniş. Siyah dışındaki renklere de merakınız varsa deneyebilirsiniz. Siyah dışındaki renklere ulaşmak biraz daha kolay oluyor. Daha az tercih edildiği için, genelde mağazalarda ellerinde kalmış oluyor.


Ürünün fiyatı ise, 79TL
https://www.maccosmetics.com.tr/product/13838/1250/urunler/makyaj/goz/kalem/liquidlast-liner
Bu linkten ara ara stoklara gelip gelmediğine de bakabilirsiniz.

Mac Cosmetics Online alışveriş sayfasında ürünün stokta olduğunu hiç görmedim. Ama ürün mağazalara geliyor.

Ürünü dener ve memnun kalırsanız benimle de paylaşın.


Okuduğunuz için teşekkür ederim!
Merhabalar herkese!

İngilizce öğrenmek, sadece kursa gidip haftada 2 saat ders görmekle olabilecek bir şey değildir. Bunu söylememin sebebi, dil öğrenmek haftalık kısıtlı saat dilimiyle gelişebilecek bir beceri değildir. Okullarda ve kurslarda eğitimini görüp temelini oluşturduktan sonra, bunu günlük hayatınızda sürekli tekrar ederek geliştirmeniz ve pekiştirmeniz gerekmektedir. Bunu yapabileceğiniz eğlenceli yöntemler bulunmaktadır ve eminim ki bir kısmınız zaten bunları uyguluyorsunuz. Ben sizin de yaptıklarınıza ek olarak, aklınıza gelmemiş olabilecek birkaç yöntemden bahsetmek istiyorum.


1-İNGİLİZCE ŞARKI SÖZÜ EZBERLEMEK

Spor yaparken, trafikteyken, uyumadan önce, uyandığınızda, duş alırken,… zaten hayatınızın birçok anında müzik dinliyorsunuz. Bu hobinizi öğrenmenize yardım edecek bir sisteme döndürmek için, dinlediğiniz yabancı şarkıların sözlerini öğrenip, mümkünse Türkçe çevirisine bakıp, şarkıyı ezbere söyleyebilirsiniz. Siz sıklıkla o şarkıyı söyledikçe yani şarkıdaki kelimeleri tekrar ettikçe, şarkının anlamını da bildiğiniz için, bildiğiniz kelime sayısının siz farkında olmadan arttığını göreceksiniz. Benim hala şarkıdan ezberlediğim ve o kelimeyi duyduğumda, o kelimeyi öğrendiğim şarkının aklımdan geçtiği kelimeler var. Bu şekilde öğrendiğiniz kelimeler kalıcı da olacaktır. Normal zamanlarda 10 kere tekrar edip öğrendiğiniz kelimeler bir ay tekrar edilmediğinde unutulmaya mahkumdur. Ama şarkıdan öğrendiğiniz, kafanızda o şarkıyla eşleştirdiğiniz ve şarkıyı çok kere dinlemeniz sebebiyle o kelimeyi de yüzlerce kere tekrar edip pekişmesini sağladığınız için hafızanızdaki kalıcılıkları müthiş olacaktır.

2-YABANCI YOUTUBE VİDEOLARI İZLEMEK

Herkesin farklı bir hafıza ve öğrenme şekli vardır. Mesela ben görsel hafızaya sahibim, annem işitsel hafızaya sahip. Hem görsel hem işitsel hafızaya sahip kişiler için videolar çok yararlı olacaktır. Zaten hepimiz iyi birer Youtube izleyicisiyiz. Çok başarılı Türkçe Youtube kanalları olduğu da kesin. Ama arada konfor alanınızdan çıkıp, yabancı Youtuber’ların videolarını izleyerek İngilizce bilgi seviyenizde ciddi bir fark yaratabilirsiniz. Youtube videolarının ve vlogların en güzel özelliği, günlük dili görmek ve öğrenebilmek. Kitaplarda biraz daha resmi bir dilin eğitimini görüyoruz. Ama Amerikalıların ya da İngilizlerin günlük hayatında nasıl konuştuğunuzu öğrenemiyoruz. Vloglar bize bunu sağlıyor. Günlük hayatta kullanılan kelimeler ve cümle kalıpları zaten oldukça azdır. Bu her dilde böyledir, Türkçe’de de dikkat ederseniz günlük konuşmada belirli cümle kalıpları ve kelimelerle hayatımızı devam ettiriyoruz. Yabancı videolardan öğrendiğiniz günlük İngilizce ile, bir yabancı ile bir araya geldiğinizde İngilizceniz çok iyi seviyede olmasa bile rahat bir iletişim kurabilirsiniz, dille ilgili özgüveniniz artar.

Ben de buaralar Almanca bilgimi geliştirmek için, ilgimi çekebilecek Almanca Youtube kanalları arıyorum. Önerileriniz varsa aşağı yorum yazarsanız çok sevinirim.

3-İNGİLİZCE PODCAST DİNLEMEK

Birçoğumuz, günde 2 saate yakın trafikte vakit geçiriyoruz. Bazılarımız kendi araçlarında, bazılarımız okul servislerinde, bazılarımız ise toplu taşımada… Kendi aracımızdaysak kitap okuma gibi bir şansımız olmuyor. Toplu taşımada ayakta gidebiliyoruz. Bu gibi durumların tamamında ya kulağımızda kulaklıkla müzik dinliyoruz ya da aracın radyosundan… Onun yerine bazen, İngilizce 

Podcast dinleyerek kendiniz için çok yararlı bir şey yapmak istemez misiniz?

İngilizce öğretmeye yönelik podcastleri tercih edebileceğiniz gibi, İngilizce konuşulan ama eğitim amacı gütmeyen yayınları da takip edebilirsiniz.


Sevdiğim İngilizce Dil Eğitimi Amaçlı Podcast Kanalları

  • BBC Radio ‘’6 Minute English’’
  • BBC Radio ‘’The English We Speak’’

Diğer Sevdiğim İngilizce Podcast Kanalları

  • TED Talks Daily
  • Happier With Gretchen
  • Anna Faris is Unqualified

4-YABANCI DİZİ/FİLMLERİ ALTYAZISIZ/İNGİLİZCE ALTYAZILI İZLEMEK

Bu, zamanında İngiliz bir hocamın bana önerisiydi. ‘’Ben bile dizide altyazı varsa, bir yerden sonra diziyi alt yazılarını okuyarak izliyorum. İnsan ister istemez okuyor ve alışkanlık ediniyor.’’ demişti. Her zaman yapmasanız bile arada altyazıları kapatarak ya da en azından İngilizce altyazılı dizi ve filmleri izlemenizi öneririm. Görüntülerden olayın ana fikrini zaten kavrıyorsunuz. Anlamadığınız sözcükler olduğunda da film ya da dizinin görsel içeriğinden bunu demiş olmalı diye çıkarımlar yaparak kendinizi öğrenmeye zorluyorsunuz. Bu deneyimden hoşlanmadıysanız da üzülmeyin, altyazıları kapatamazsanız bile, sadece kulak dolgunluğu için bile Türkçe altyazıyla yabancı dizi izlemek yararlı olacaktır.

Altyazısını kapatacağınız dizilerin biraz daha hafif içerikte olmasına dikkat edin. Bilimsel yönü veya teknik terimleri çok olan diziler yerine sit-com tarzı dizilerde çok daha rahat ve keyif alarak yapabileceğiniz bir yöntem olduğunu unutmayın.

Dizi olarak, Friends, How I Met Your Mother gibi diziler tercih edebilirsiniz. Kullanılan dil daha hafiftir. Bir de geçen gün, Fuller House dizisine altyazı kapalıyken denk geldim ve İngilizce öğrenmek isteyenler için çok kolay bir dil kullanımı olduğunu fark ettim. Ona da bakabilirsiniz.

Film olarak ise çocuk filmleri izlemenizi öneririm. Biz lisedeyken Harry Potter’ın 3 4filmini, altyazısız olarak haftada 2 kere döndüre döndüre izlerdik. Çocuklar için yapılmış filmlerde dil daha anlaşılır tutulmaktadır ve sizin için kolaylık olacaktır.

Çizgi filmler de bu konuda işinize yarayacaktır. Zaten küçüklüğümüzde izleye izleye ezberleyecek noktaya geldiğimiz çizgi filmleri orijinal dilinde izlemenin farklı deneyimini de yaşamalısınız. Dil açısından da başlangıç seviyesinde İngilizce bilen kişiler için çizgi filmlerin dili idealdir.

Umarım önerilerim yararlı olmuştur.


Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Herkese merhaba!

Dünya’nın bile enerji patlamasıyla oluştuğunu varsayarsanız, enerjinin hiç de hafife alınmayacak bir konu olduğunu anlayabilirsiniz. Sadece canlı varlıkların değil, cansız nesnelerin de enerjisi vardır. Nazar diye adlandırdığımız durumun negatif enerji sebebiyle oluştuğunu söyleyebiliriz. 

Üzerinizde negatif enerji arttığında, bunu rahatça gözlemleyebilirsiniz. Olumsuzluklar üst üste gelir, olur sandığınız işleriniz olmaz, ufak tefek aksilikler ve kazalar yaşarsınız. Böyle bir durumda üstünüzdeki negatif enerjiyi atmak için dua okursunuz ya da çeşitli ritüeller gerçekleştirirsiniz.

İşte evlerinizde de bazen negatif enerji birikmesi olabilir ve bu enerjinin temizlenip pozitif enerjiye döndürülmesi gerekir.

Evde Negatif Enerjinin Arttığını Nasıl Anlarsınız?

Eve girdiğinizde içiniz kararıyorsa, olumsuz düşünceler aklınıza geliyorsa, ev içinde ufak ufak aksilikler oluyorsa, sinirleniyorsanız, başınız ağrıyorsa ve evin içinde tartışmalar oluyorsa evinizde negatif enerjinin artmış olması muhtemeldir.

Evdeki Negatif Enerji Nasıl Pozitife Çevrilir?

İşte böyle bir durumda, denediklerim arasında en işe yarayan, çok başarılı bir yöntemden size bahsedeceğim: Adaçayı, defne yaprakları ve üzerlik tohumu yakmak

Derin bir çelik kap içerisinde kuru adaçayı ve defne yaprakları (ve varsa üzerlik tohumu), tutuşmasını sağlamak adına küçük küçük parçalanmış kağıtlarla birlikte tutuşturulur. Küçük kağıt parçaları eklemezseniz, adaçayını tutuşturmakta çok zorlanırsınız. O yüzden bu adımı atlamayın. Evin giriş kapısından başlayarak, yanan adaçayı ve üzerlik yapraklarının olduğu kabı dolaştırmaya başlayın. Evde soldan sağa doğru gitmeniz daha doğru olacaktır. Köşeleri, dolap içlerini, masa altlarını da dolaşmayı unutmayın.

                        
(Ben bugün yaptığımda(görselde görebilirsiniz) defne yaprakları, üzerlik tohumları ve kağıtların üzerine tuz da ekledim.Ancak tuz yanmalarını zorlaştırdı. O yüzden bence siz eklemeyin.)
Bu işlemi havaların biraz daha iyi olduğu günlerde yaparsanız sizin için daha iyi olacaktır. Çünkü bu tütsü işlemini yaptıktan sonra evinizde çok kötü bir koku kalacaktır ve iyice havalandırmak gerekecektir. Negatif enerjinin gitmesi için de havalandırma çok önemlidir.

Önemli not: Yaşı biraz daha küçük arkadaşların, bu işlemin ateşle ilgili bir işlem olması sebebiyle, evde tek başına denememelerini tavsiye ederim.

Adaçayı ve defneyi yaktıktan sonra evinizdeki enerjinin değiştiğini hemen gözlemleyeceksiniz. Yeni bir eve/ofise taşındığınızda, ilk olarak bu işlemi yapmak gereklidir. Daha önce orada yaşayan insanları tanımıyorsunuz ve evin enerjisini bilmiyorsunuz.

İşlem sonrasında çelik kabınızın malzemesi iyiyse kabınız hiç zarar görmemiş olacaktır. Olur da siyah lekeler kalırsa, sirke ile üstünden geçerseniz tamamen temizlenecektir.

Umarım yararlı olmuştur.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Merhabalar!

Daha önce hiçbir Youtube kanalında övüldüğünü duymadığım ama inanılmaz başarılı bir üründen bahsedeceğim. Kaş ve kirpikle ilgili çook çılgın ücretli serumlar sürekli karşımıza çıkıyor. Hatta o serumlar, kullanıldığı süre boyunca işe yarayıp, bıraktığınızda eski haline döndüğünüz ürünler olduğu da söyleniyor. Bunların hepsini unutturacak, yaptığı değişikliğin kalıcı olduğu bir ürün var: Arifoğlu Kaş Kirpik Bakım Yağı

En az 3-4 senedir ara ara ihtiyaç duyduğumda kullanıyorum. Kirpikte yağ veya serum benzeri bir şey kullanmaktan çok haz etmiyorum. Yine de nadir kullansam da kirpiklerimde fark yaratıyor.

Asıl sevdiğim kaş ürünü. Kaşlarımda egzama çıkması sebebiyle, egzama olan zamanlarda kaşıdığım için kaşlarımda dökülmeler oluyor. Artık kas küsmüştür çıkmaz bence diye düşündüğüm zamanlarda hiçbir beklentim olmadan sürdüğüm ve maximum 3 gün içinde yeni kaşları gördüğüm bu ürünün üstüne tanımıyorum.

Fiyatı da 23,50TL , Arifoğlu mağazalarından ya da Arifoğlu'nın websitesinden satın alabilirsiniz.
Satın almak için: https://arifoglu.com/urun/kas-kirpik-bakim-yagi/2168/

Kullanımı inanılmaz pratik, concealar gibi bir paketlemede, concealar fırçası gibi bir fırçayla kaşınıza sürüyorsunuz. Toplamda 5 saniyede uygulayabiliyorsunuz. Ben kaşlarımda eksiklik olduğunu fark edip yeniden uygulamaya başladığımda, ilk birkaç gün gün içinde aklıma geldikçe sürüyorum. Daha sonra küçük küçük kaş kıllarını görünce kullanmayı bırakıyorum. 2-3 ayda bir bu döngüyü yapıyorum ve çok çok memnunum.

İçeriği de tamamen doğal yağlardan ibaret olan bu ürünü, aktarlardan badem yağı vb. alarak kendiniz de yapabilirsiniz. Ama hazır yapılmışı varken ve uygulama aparatı çok pratikken, öbür yağları tek tek almakla uğraşamıyorum açıkçası. Hayatta en sevdiğim şey pratik ve işe yarar ürünlerdir ve bu ürün öyle bir ürün.

Umarım yazı işinize yarar.

Okuduğunuz için çok teşekkürler.


Merhabalar!

Hayatınızda yapacağınız 5 küçük değişiklikle sivilce problemini nasıl yok edeceğinizden/ azaltacağınızdan bahsedeceğim. Benim senelerdir deneyerek işe yaradığından emin olduğum bu yöntemler, umarım sizin de işinize yarar!

           YASTIK KILIFLARINI HAFTADA 2 KERE DEĞİŞTİR.

Düzenli yastık kılıfı değişimi çok önemlidir. Her gün günde 8 saat yüzünüzü değdirdiğinizi varsayarak, yastık kılıfı değiştirmenin sivilce oluşumunda ne kadar fark yaratabileceğinizi göreceksiniz. Özellikle saç bakım yağları sürüp yatma alışkanlığınız varsa, daha da sık değiştirmenizi tavsiye ederim. Saçlardan yastığa geçen yağ, yüzünüze de bulaşacak ve sivilceye sebep olacaktır.

          CEP TELEFONU EKRANINI HER GÜN SİL.

Cep telefonlarımız, en çok mikrobun bulunduğu yerdir. Yapılan araştırmalarda, tuvaletlerden daha fazla mikrop bulunduğu söylenen cep telefonlarımız, yüzümüze direk temas eden aygıtlardır. İstisnasız her gün cep telefonu ekranınızı temizlerseniz yanak bölgesindeki sivilcelerde azalma gözlemlersiniz.

          ASLA MAKYAJLA UYUMA.

Yatmadan önce ne olursa olsun makyajı silmeden yatmamak gerekiyor. Hatta bana kalırsa, eve gelindiği ilk an makyaj ciltten çıkarılmalı, cilt gün içinde mümkün olduğunca az makyaja maruz kalmalıdır.

        CİLDİNE UYGUN OLMAYAN FONDÖTEN/CİLT BAKIM ÜRÜNÜ KULLANMA.

Her cilt tipine uygun farklı ürünler bulunmaktadır. Ürün alışverişi yaparken üstünde yazan ibarelere dikkat etmek gerekmektedir. Üzerinde akneye meyilli/yağlı cilt kullanımına uygun yazan ürünleri tercih etmek gerekmektedir. Örneğin fondöten seçiminde mat bitişli ve pudralı fondötenler tercih etmek gerekmektedir. BB Krem vb. ürünler yağlı ciltler için çok da uygun değildir ve sivilce yapabilir.

          SU İÇ.

Su içmek cildinizde inanılmaz fark yaratan bir unsurdur. Aslında sadece su içmek değil, tüm yiyecek& içecek düzeninizi yeniden yapılandırmak en faydalıdır, çünkü unutmayın: Ne yiyorsanız o'sunuz! 
Kahve&çay&gazlı içecek tüketimini azaltıp su tüketimini arttırmak cildinizde çok kısa bir sürede gözle görülür bir fark yaratacaktır. Sadece akneyi önlemek amacıyla değil, cildin nem ihtiyacı ve kırışıklıklara da iyi gelen suyu düzenli bir şekilde tüketecek alışkanlığı edinmelisiniz.

Umarım yazı işinize yarar.

Yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim.
Merhabalar!

Geçen yaz koltuk altı kararmalarına kafayı takmam sebebiyle, kararmalara neden olan faktörleri araştırdığımda(jilet, ölü deriler vb.) alüminyum içeren ter önleyici roll-on’ların kararmaya neden olduğunu öğrendim. Zaten alüminyum kansere neden olması sebebiyle içim hiç rahat değildi. Görsel olarak da kararmalar başlayınca, alüminyumsuz roll-on almaya karar verdim ve Sebamed roll-on satın aldım.

Cosmetica, Watsons, Gratis, Migros ve eczanelerde satılıyor, dolayısıyla ürüne ulaşmak kolay oluyor. Fiyatı da 25-29tl civarı. Yani, normal roll-on’lardan çok da pahalı değil. 


Hem fiyatı güzel, hem satın almak kolay. Peki memnun muyum?

Öncelikle ben yaz-kış çok terleyen bir insanım. Belki daha az terleyen insanları tatmin edecek bir performansı vardır ama benim günlük hayatta ter kokarak gezmeme neden oldu ne yazık ki. Yaz sonu almıştım, kışa kadar bekleyeyim. Bari kışın alüminyumsuz roll-on kullanayım dedim. Ancak hüsran. Dışarıda üşüyoruz ama avm vb. kapalı bir alana kazaklarla girince ister istemez terliyoruz.

Sebamed roll-on, günlük hayatta utana sıkıla, biraz rezil ola ola gezinmeme neden olmuş bir üründür. Ancak küçüklüğümden beri Sebamed’in birçok ürününü çok severek kullandım ve Sebamed markasından kaynaklı bir durum olduğunu düşünmüyorum. İçeriği temiz olan herhangi bir başka marka kullansam da, aynı şeyleri yaşayacaktım diye tahmin ediyorum.

Yine de arayışlarım devam ediyor, içeriği temiz ama ter önleyicilikte başarılı bir ürün bulduğumda buraya yazacağım. Sanıyorum Merve Özkaynak da, roll-on konusunda sürekli bir arayışta. Umarım bizi tatmin edecek ama temiz içerikli bir roll-on bulabiliriz:)

Şuanda kış olmasına rağmen, Dove- Nivea roll-onları ile yoluma devam ediyorum.


Buarada Sebamed roll-onların birkaç çeşidi var: lime, sensitive, fresh.. Ben Fresh olanını kullandım ve fikir ve deneyimlerin o versiyonu ile ilgilidir.

Umarım yazı işinize yaramıştır.


Okuduğunuz için teşekkürler!
Merhabalar!

Bebek pişik kremi olan Sudocrem’i eminim bir çoğunuz duymuştur. İsminin pişik kremi olduğuna bakmayın, her türlü cilt problemine iyi gelen bir krem bu! Peki ben nasıl kullanıyorum? Hangi cilt problemlerinde işe yarıyor? Bu yazımda bunlardan bahsedeceğim.

SUDOCREM NE İŞE YARIYOR?

Öncelikle diğer yazılarımı okuduysanız, yağlı ve problemli bir cildim olduğunu biliyorsunuzdur. Bence yağlı cildin en büyük problemlerinden biri doğru nemlendiriciyi bulmaktır. Cildin yağlı olması ve nemli olması çok farklı şeyler ve nemsizlik için nemlendirici kullanmak gerekiyor. Nemlendiricilerin birçoğunda yağ olduğu için sivilceye sebep oluyor. Yağlı ciltler için olan yağsız nemlendiricilerin çoğu da bende ne yazık ki sivilce yapıyor. Ben de çözümü Sudocrem’i nemlendirici olarak kullanmakta buldum. Yağlı bir yapısı olmasına rağmen, günde 3 kereye kadar yüzüme bolca uygulayabiliyorum. (Cildimin kötü günlerinde 3 kere, diğer zamanlarda 2 kere uyguluyorum.) Çok uzun süredir bu şekilde devam ediyorum ve çok memnunum.

Yüzümde nemlendirici olarak kullanmayı çok seviyorum ama göz çevremde kullanmayı tercih etmiyorum. Biraz katı olması sebebiyle, göz altlarımda yayarken ordaki deriyi çekiştirme fikri hoşuma gitmiyor. Artı olarak, göz altları için nemlendirmesi de yeterli gelmeyecektir.
Sudocrem’i nemlendirme ve cilt bariyerime destek olma amaçlı kullanıyorum evet ama ilk satın alma amacım, bacaklarımdaki batıklardan dolayı oluşmuş lekelerdi. Uzun bir süre yüzüme kullanmaya cesaret edemeyip sadece bacaklarımda kullanmıştım ve bacaktaki lekelerimde çok büyük ilerleme sağladı, lekelerin renkleri açıldı.

Ben yolculuklarda da yanımda bir tek Sudocrem götürüyorum çünkü katı bir kıvamı olduğu için akma korkusu yaşamıyorum.

Sudocrem’de sevdiğim özelliklerden biri de, içerisinde antibiyotik&kortizon benzeri bir madde yok, bebeklerin dahi kullanabileceği bir içerik olması sebebiyle içim rahat kullanıyorum. Yüzümde bir yıldan fazla zamandır kullanıyorum ve yüz tüylerini uzatma gibi bir problemle de karşılaşmadım.

SUDOCREM NEREDE SATILIYOR?

Sudocrem'in bildiğim kadarıyla Türkiye'de sadece 2 boyu var.
Sudocrem’i eczanelerden satın alabilirsiniz. İnternette satan firmalar da var ve sanıyorum internetten alınca oldukça uyguna geliyor. Küçük boyunu satın almak isteyenler için buraya link bırakıyorum.
http://www.hepsiburada.com/sudocrem-bebek-bakim-kremi-125-gr-pm-ailecev4007
Sudocrem'in fiyatı dermakozmetik markalarının nemlendiricilerine kıyasla oldukça makul. (Büyük boyu 60TL civarındaydı en son ama internette 40TL'ye kadar düşüyor.) Bir kutusu çoook uzun süre gidiyor.

EGZAMALARDA İŞE YARIYOR MU?

Egzamalarda da çok işe yaradığını söyleyen var ama elimde ve yüzümde çıkan egzamalarda bir iyileşme sağlamıyor. Sadece egzamalı bölgeyi kaşıdıysam ve tahriş ettiysem onu yatıştırıyor, kızarıklığını alıyor. Ama egzamanın kendisi üzerinde bir fayda sağladığını tecrübe etmedim.
Son bir not: Gerçekten çok beğendiğim, mükemmel bir krem olmasına rağmen bu kremi bir nemlendirici ve cilde destek sağlayacak bir krem kategorisinde düşünmenizde yarar var. Büyük yaraları bile 2 günde mucizevi bir şekilde kapatıyor gibi bir durum yok. Evet iyileşme süresini çok hızlandırıyor, ama bir kremin yapabileceği kadar hızlandırıyor.

Umarım yazı yararlı olmuştur.


Okuduğunuz için teşekkürler!
Merhabalar!

Size son keşfim olan Nescafe White Chocolate Mocha kahvesinden bahsedeceğim.

Bu kahve Americano ve filtre kahve sevenlerden çok latte, mocha sevenlerin beğenebileceği bir kahve. Klasik Nescafe tadını hepimiz biliriz. Daha çok ucuz olması ve kolay ulaşılırlığı sebebiyle tercih ettiğimiz Klasik Nescafe yerine Nescafe markasının bu kahvesi Starbucks’tan vazgeçmemi bile sağlamış olabilir. Fiyat performans karşılaştırmasında çok başarılı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Diyet yapanların ilk tercihinin su ve bitki çayı olması gerekir. Ancak benim gibi kahvesiz duramıyorsanız, kahve dükkanlarında da bol kremalı kahvelerle bol kalori almak istemiyorsanız sizin kurtarıcınız olacaktır.

3'ü birarada paketleri mantığında tek kullanımlık olarak satılan bu ürünü ben, marketlerde denk gelirsem 10'lu olarak kutulanmış ve kutunun içinde bardak hediyeli olanlarından alıyorum. İçinden çıkan bardak da oldukça hoşuma gidiyor, kahve deneyimimi tamamlıyor.

Küçük bir not: Nescafe’nin White Chocolate Mocha’sını bu kadar beğenince, dün Mocha’sını da denedim. Ancak aynı lezzeti alamadım. White Chocolate Mocha ile beklentilerimi çok yükseltmiş olmalarından kaynaklanıyor da olabilir tabi.

Kahveyi deneyin, bana teşekkür edeceksiniz.


Şimdiden afiyet olsun. 

Merhabalar!

Yağlı ve çok problemli bir cilt yapısına sahip biri olarak senelerdir onlarca fondöten denedim ve bir seneyi aşkın zamandır sadece tek bir fondöten kullanıyorum: ‘’Mac Studio Fix Fluid Fondöten’’




Bu fondöteni almadan önce birçok yerde kokusunun kötü olduğu ve sivilcelenmeye neden olduğuyla ilgili çok fazla yorum okumuştum. O sebeple başka başka fondötenler denemeye devam etmiştim. Onların arasında da memnun olduklarım vardı ama Mac Studio Fix Fluid fondöten bir başka! Kokusu beni asla rahatsız etmiyor, hiçbir şekilde sivilcelenme yapmadı. Mat bitişe sahip, kapatıcılığı gayet başarılı. Ben az kapatıcılık istediğim bölgelerde çok ince, daha fazla kapatıcılık istediğim yerlerde daha kalın uygulama yaparak kapatıcılığını kendime göre ayarlıyorum.

Kalıcılığı başarılı bir föndöten olduğunu söyleyebilirim. Gün içerisinde tazeleme ihtiyacı duymuyorum dolayısıyla fondöteni yanımda taşımıyorum.

Fondöteni satın aldığınızda, içinden pompası çıkmadığı için pompasını ayrıca satın almanız gerekiyor(isterseniz pompasız da kullanabilirsiniz tabi.) ancak bir kere satın alınca bir daha tüm aldığınız şişelerde kullanabiliyorsunuz.

Mac Studio Fix Fluid fondötenin renk skalası da oldukça başarılı. Ben sarı alt tonlu fondöten sevdiğim için NC serisinden kullanıyorum. Benim rengim NC 15. (Evet, çok beyazım.)
Fiyat olarak da diğer yüksek fiyatlı fondötenlere göre oldukça uygun olduğunu düşünüyorum(139TL) ve çok uzun gidiyor. Oldukça bereketli bir ürün olduğunu söyleyebilirim ve ben fondöten sürerken elini korkak alıştıran biri değilimdir.

Fondötenin bir diğer güzel özelliği ise 15 spf içermesi. Güneş koruyucularla ilgili çok sorun yaşayan biri olarak, fondötenimin az da olsa güneş koruyucu içermesi, içimi rahatlatıyor. Yine de yaz dönemleri için asla yeterli değil tabi.

Herkesin cilt yapısı farklıdır, bende sivilcelenme yapmayan ürün, sizde yapabilir. O sebeple yine de satın almadan önce bir Mac Cosmetics mağazasında uygulama yaptırıp o gün denemenizi ve ona göre satın almanızı tavsiye ederim.

Ürünü online satın almak isteyenler için:
https://www.maccosmetics.com.tr/product/13847/1231/urunler/makyaj/yuz/fondoten/studio-fix-fluid-spf-15#/shade/NC15

Küçük bir öneri: Daha doğal bir duruş için, mimik çizgilerimin üstünden çok çok ince geçiyorum. Özellikle gülme çizgilerimizin üzerine gelen fondöten, hangi marka olursa olsun oralarda birikme yapıyor. Çizgilerin üzerinde ne kadar az ürün olursa, fondötende doğallığı yakalama şansı o kadar artıyor.

Umarım yararlı bir yazı olmuştur.


Yazımı okuduğunuz için çok teşekkürler!
Merhabalar!

Tam üç gündür yetiştirmeye çalıştığım çok önemli işimin bir türlü başına oturamamam, stresimin giderek artması sonucu çalışmamın daha da zorlaştığı şu dakikalarda durdum ve nerede sorun olduğunu bulmaya karar verdim. Hırslı bir kişiliğe sahip olmam ve çabuk gaza gelen bir insan olmam sebebiyle genelde kendimi motive etmekte zorlanmam. Ama bazen benim de sıkıntıya düştüğüm oluyor(mesela bugünL ) ve böyle zamanlar için geliştirdiğim 5 yöntem var. Bugün bunları sizinle paylaşacağım.

1-      ŞÜKRET.

Evet, şükret! Bu kadar basit. 5 dakika öncesine kadar Pazar günü çalışmak zorunda olduğum için ağlamak üzereyken, bu işin bana verilmiş olmasına şükretmediğimi fark ettim. Bu iş, benim yerime onlarca başka kişiye verilebilirdi ve şuanda onlar mutlulukla bu iş üzerine çalışıyor olabilirdi. Böyle bir düşünceye girdiğimde ne kadar şımarık bir çocuk gibi davrandığımı fark ediyor, utanıyor ve son sürat çalışmaya geri dönüyorum.

2-      HEDEFLERİNİ KÜÇÜLT.

Hiçbir zaman insancıl hedefler koyamayıp, kendimi fazla stres altına sokarım ve en başta bahsettiğim demotive halime geri dönerim. Böyle bir anda hemen işi dilimlere ayırırım. Yüzde 20’lik kısmı bugün halledip geri kalan kısımları da 4 güne bölerek mantıklı bir hale döndürdüğümde hem her bitirdiğim gün bir şeyler başarmış hissederim hem de stres seviyem azalır ve verimli bir çalışma sağlarım.

3-      KENDİNE KÜÇÜK HEDİYELER VER.

Bugün bu işi yetiştirebilirsem en sevdiğim pastadan bir dilim alıp yiyeceğim, o çok övülen filmi izlemeye gideceğim gibi küçük vaatler, her zaman işi hevesle yapmamı sağlıyor. Hatta bazen, işin ortasında Google’dan görseline bakıp, motivasyonumu yükseltip çalışmaya devam ettiğim olur. Burada püf noktası, hediyelerin fiyatlarını çok yükseltmemekte. Çünkü çok kısa bir sürede iş çığrından çıkabilir.

4-      MÜKEMMELİYETÇİ OLMA.

Ahh ahh, bu bana göre listemdeki en zor şey. Bir işi teslim ederken bile, ya da bir sınava girmeden önce, kafamda sürekli daha iyisini yapabilirdim sözleri dolaşır ki muhtemelen birçok kişiden daha iyi bir iş çıkarmış ve daha çok çalışmışımdır. (Merhaba işkolikler, ben de sizdenim.) En nihayetinde kendinizin de bir robot değil insan olduğunuzu hatırlayıp gereklilikleri yerine getiren bir çalışma yapmanız yeterli olacaktır.

5-      ZORLAMA.

Belki tesliminiz yarın ya da bir saat sonra çok önemli sınavınıza gireceksiniz. Böyle zamanlardan bahsetmiyorum. Ama zamanlama konusunda biraz daha esnek olabileceğiniz bir konumdaysanız ve bugün ne yaparsanız yapın çalışamıyorsanız ÇALIŞMAYI ŞUAN BIRAKIN. Olmuyorsa olmuyordur. Çıkın hava alın, yürüyüş yapın. Bazen o işten biraz uzaklaşmak, tekrar çalışmaya başladığınızda daha verimli olmanızı bile sağlayabilir. Bazen de çalışmayı bıraktığınız an, üstünüzdeki stres azalacağı için, birden aklınıza güzel fikirler gelebilir ve çalışmaya devam edebilirsiniz. (Test edildi, onaylandı.)
Motivasyonum düştüğünde kendimi tekrar motive etmek için uyguladığım beş yöntem böyleydi. Umarım size de fayda sağlamıştır.
Yazımı okuduğunuz için teşekkürler!