Herkese merhaba!

Bu ay, çabuk yağlanan saçlara sahip kişiler için mucizevi bir ürün olan Loreal Elseve Şampuan Öncesi Kil Maskesi’ni keşfettim. Gerçi tanıtımları gayet başarılı yapıldı ürünün ama insan bazen güvenemiyor. Kendim deneyene kadar gerçekten işe yarayacağını düşünmüyordum açıkçası. Ama inanılmaz başarılı!


Öncelikle şunu belirtmeliyim, eskiden saçlarımın yağlı olmasından nefret ederdim. Gerçekten de çok zor. Saçımı her gün yıkamazsam sanki pis bir insanmışım gibi görünüyorum. Kuru saçlılar duşa girip vücutlarını yıkayıp çıkıyorlar, ne güzel. Saçlarım da belime kadar uzun, kışın bunu bir de kurutması var. Anlatırken bile içim daraldı. Ama sonra şunu öğrendim, saçlara bakım yapsın diye ara ara yağlar sürüyoruz ya, biz yağlı saçlıların saç derisinden salgılanan yağ, zaten saçlarımıza bakım yapıyormuş. Kuru saçlılar en çok saçlarının beslenememesinden dolayı sorun yaşıyormuş. Saçları geç uzuyormuş ve güçsüz oluyormuş. Bunu öğrendikten sonra canım saçlarım<3 canım yağlı cildim dediğim oldu, kabul ediyorum.

Tabi, bakım yapması güzel ama yine de çok yoğun bir hayatınız varsa ve uzun saçlara sahipseniz, saçların yağlanması sorunu insanı yorabiliyor. Kuru şampuanların da beyaz bir tortu bırakması da yağlı saçtan daha iyi bir etki yaratmıyor benim gözümde. O sebeple yorgunluktan ölüyor olsam da banyoya girmeyi ya da ertesi günü dışarıya yağlı saçla çıkmayı göze alarak yaşantımı sürdüyordum kiiiiii… Loreal Elseve saç için kil maskesi çıkarmış.


Loreal Elseve Saç İçin Kil Maskesini Nasıl Uyguluyorum?

Duşa girmeden yarım saat önce saçımın ön ve yan taraflarına maskeyi sürüyorum. Arka taraflarına gerek görmediğim için uygulamıyorum. Zaten maske, kafanızda gittikçe katılaşıyor. Gerginleştiğini hissediyorsunuz. Sonra da duşa giriyorsunuz. Şampuan uygulaması yapmadan önce, maskenin büyük bir kısmını su ile akıtıyorum ben. Hemen çözünüyor zaten. Kalanlar da şampuan aşamasında kendiliğinden gidiyor.

Loreal Elseve Saç İçin Kil Maskesi İşe Yarıyor Mu?

Hem de nasıl! 1 gün bile yağlanmadan dayanamayan saçlarımı neredeyse 2.5 gün boyunca kullanabildim. Gün içinde ara ara aynaya bakıp kontrol ettim ve yağlanmamıştı. 2.5gün sonunda artık yıkanma zamanı geldiğini belli etmeye başlamıştı tabi.

Loreal Elseve Saç İçin Kil Maskesini Her Banyoda Kullanabilir Miyiz?

Yüzümün de yağlı olması sebebiyle aşırı kurutan temizleyicilerin ilerleyen zamanlarda cildin daha da çok yağ salgılamasına neden olduğunu çok iyi biliyorum. O sebeple bu saç maskesi de düzenli kullanıldığında saç derisinin daha da fazla yağ salgılayacağını düşündüğümden, iki haftada bir kullanımı bana mantıklı geliyor. Eğer düzenli ve sürekli kullanılırsa, o başlangıçtaki 2.5gün, 1 güne tekrar düşecek. Ürünü bıraktığınız anda ise yarım gün bile saçlarınız yağlanmadan duramayacaktır. Saçın yağ dengesini bozmamak lazım diye düşünüyorum.

Mükemmel bir ürün, ama saç maskesi gibi her gün değil, önemli bir etkinlik olduğunda kullanmanızı tavsiye ederim. Diyelim ki 2 günlüğüne iş seyahatine gideceksiniz. Duş alma imkanınız yok, ama toplantılara da katılacaksınız. O zaman kesinlikle uygulamalısınız. Zaten bu ürünü böyle bir durumda uygulamayacaksanız ne zaman uygulayacaksınız değil mi? Ya da, mesela okuyorsanız, okulunuzun normal akışında değil de, vize ve final haftalarında kullanmanız o dönemleri rahat atlatmanızı sağlayacaktır.

Bunlar tabi benim düşüncelerim, her gün kullanmak isterseniz de tercih sizin=)

Umarım keyifle okuduğunuz ve işinize yarar bir yazı olmuştur. Aklınıza takılanları yorum yazarak sormayı unutmayın.


Sevgiler.
Merhabalar herkese!

Son zamanlarda saç derimde beni çıldırtan bir kaşınma başlamıştı. Gece uykumdan bile uyanmama sebep oluyordu. Saç derimin her yerini kaşıyarak yara etmiştim. Özellikle saç derimin yüze yakın yerlerinde bu yaralar gözle görülebiliyordu bile. Dışarıdan görünüyor olması canımı sıkıyordu. Geçici bir durum diye çok da üzerinde durmuyordum ama geçmiyordu.


Bazen bazı şeyler kendiliğinden geçsin diye beklerim. Cilt sorumlarımla ilgili en büyük yanlışım burada oldu sanırım. Halbuki daha başlangıç aşamasında tedavi edilse sorunlar büyümeyecek belki de. Kendime kısa bir veryansın ettikten sonra, yine doktora gitmediğim günlerden birinde Melodi Elbirliler’in bir favoriler videosunda onun da aynı saç sorununu yaşadığını gördüm. Dermovate’in saç losyonunu kullanmış ve tamamen geçmiş.

Hemen gittim, eczacıya da danışarak aldım. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, yaklaşık 10 senedir yaz aylarında ellerimde alerjik egzama çıkıyor. Doktora gittiğimde ellerimi çok yıkamaktan(evet, titizim birazcık) olduğunu söylemişti ve Dermovate Ointment Merhem yazmıştı. Senelerdir ne zaman ellerimde egzama çıksa, Dermovate’in bu merhemini satın alırım ve bende çok işe yarar. Bunu bildiğim için doktora gitmeden Dermovate saç losyonunu satın aldım. Sizin bu merhem&losyonla tanışıklığınız yoksa, doktora gitmenizi tavsiye ederim.

Saç losyonunun içinde kortizon varmış. O sebeple 2 haftadan daha uzun süre kullanmamak gerekiyor. Kortizon aslında iyileştirici değil, baskılayıcı bir madde. Kullandığınız süre boyunca hastalığı baskılıyor, kullanmayı kestiğinizde de belli bir süre sonra hastalık yeniden geliyor. Ama hem ellerimdeki egzamada hem de saç derimde hastalığın geri dönmesi gibi bir durum yaşamadım. Zaten 2 hafta süresince kullanmadım bile. 3 sefer kullandığınızda ürün bitiyor, 25 cc gibi az bir gramajı var.


Dermovate Saç Losyonunu Nasıl Uyguladım?

Eğer ertesi sabah yıkanacaksam, geceden saç derime ellerimle ovuşturarak uyguladım. Uygulamadan sonra ellerinizi yıkamanız gerekiyor kesinlikle. Ertesi sabah uyandığımda yastık kılıflarımı da değiştiriyorum ve duş alıyorum. Daha ilk seferde bile nerdeyse tamamen geçmişti kaşıntı. Ama garanti olsun diye iki kere daha kullandım aynı hafta içinde.

Dermovate Saç Losyonu Yakıyor Mu?

Melodi videosunda saç derisinin inanılmaz yandığını söylemişti. Bende hiçbir yanma olmadı. Şaşırdım hatta bayağı. Saç derisinde kaşımaktan dolayı yaralar oluşmuşsa, belki onlar yanmıştır. Benim de yaralara denk gelen yerlerde çok hafif bir yanma oldu ama yaranın üstüne ne dökseniz yanar diye düşünüyorum. Sağlıklı, yara olmayan deride ise hiçbir yanma olmadı.

Saç derisinde bu şekilde egzama benzeri bir kaşıntısı olan varsa eczacıya da danışarak Dermovate Saç Losyonu’nu deneyebilir.

Şimdiden geçmiş olsun.


Sevgiler.
Yeniden merhabalar!

Hem kadınların hem erkeklerin sorun yaşadığı vücut tüylerinden kurtulmak için birçok yöntem bulunuyor. Jilet acısız, pratik ama etkisi kısa süreli.  Ağda çok acıtıyor ve etkisi daha uzun. Epilasyon makinesi deseniz o da acıtıyor, kıl dönmesi yapabiliyor... Peki lazer epilasyon? Bazısı hiçbir işe yaramadı diyor, bazısı iyi ki yaptırdım tüy müy kalmadı diyor. Peki işin doğrusu nedir?

Açıkçası şimdi buraya yazacaklarım da işin doğrusu mudur bilemem. Çünkü kendi deneyimlerimi aktaracağım sadece ve herkesin deneyimi farklı olabilir. Yine de lazer epilasyon yaptırmış birinden ilk ağızdan bunu duymak kafanızdaki soru işaretlerini çözmeye yardımcı olur belki.


Nerede Yaptırdım?

Birçok hastane dolaştım fiyat bilgisi için. Mesela çok ünlü bir hastane tüm vücut fiyatımız şudur dedi. Biliyorsunuz ki tüm vücut fiyatları kampanyalı fiyat oluyor. Bir de 8-10 seans tüm vücut için anlaşma yaparsanız daha da indirim alıyorsunuz. Kol, bacak, bikini, koltukaltı bölgelerini ayrı ayrı yaptırdığınızda çok daha yüksek ödüyorsunuz. Neyse, fiyat da uygun olunca randevu gün ve saatini ayarlayalım da başlayalım dedim. Bana, önümüzdeki 7-8 hafta tüm vücut için yer yok çok doluyuz, iyisi mi siz tüm vücut bölgelerini ayrı ayrı yaptırın dediler. Fiyatları da tüm vücut kampanyasından değil, ayrı ayrı ve yüksek fiyattan ödememi bekliyorlar tabi. Beni kazıklamaya çalıştılar kısacası.

En son Medical Park Hastanesi’ne gittim fiyat bilgisi ve randevu uygunluk durumunu öğrenmek için. O kadar dürüst yaklaştılar ki. Hemen randevumu aldım.

Vücudumda Hangi Bölgelere Lazer Epilasyon Yaptırdım?

Biraz önce Medical Park’ın dürüst yaklaşımından bahsettim ama içeriğini açıklamadım. Kol bölgesindeki kıllar, lazer epilasyonla yok olmuyorlarmış çok fazla. Paranız boşa gider dediler. Koltukaltı, bikini ve tüm bacak için de 8 seanslık bir anlaşma yaptık ve diğer hastanelerden çoook daha makul bir fiyat verdiler.

Biliyorsunuz, Prp ve Dermapen tedavilerimi de Medical Park’ta oluyorum. Öncelikle lazer epilasyonla başlamıştım, cildiye bölümüne gide gele bir de hastaneye güven duyduğum için Prp ve Dermapen’e başladım. İyi ki de yaptırmışım, hayatım değişti adeta. (Prp ve Dermapen tedavilerimle ilgili blogumdaki yazıları okuyabilirsiniz.)

İlk gittiğimde benden hormon testi yaptırmamı istediler, istediğim hastanede yaptırabileceğimi söylediler. Ben, ilk seansa gitmeden testleri yaptırdım ve doktor kontrol etti. Problem yok diye onay verince de güzellik uzmanları tarafından lazer epilasyonu maceram başlamış oldu.

Hangi Cihazla Lazer Epilasyon Yaptırdım?

Beyaz tenli ve kahverengi/siyah kıllara sahip biri olduğum için Alexandrite ile yapmayı uygun buldular.

Acıyor Mu?

Alet, atış yapacağı yere soğuk hava üflüyor. Bu da, acımasını biraz da olsa azaltıyor. Bacak ve koltuk altı bölgesinde neredeyse hiç acı hissedilmiyor ancak bikini bölgesi… Bikini bölgesi çok acıyor. (Gözünüzü korkutmak istemezdim ama gerçekler.) Uygulamayı yapan kişiden yavaş ve dura dura atış yapmasını rica ediyorum. O sayede katlanabiliyorum.

Bu arada, lazer epilasyon yaptıran başka arkadaşlarım da var. Onlar farklı güzellik merkezlerinde yaptırdılar. Soğuk üfleme cihazının olmadığını ve bikini bölgesi için buz rica ettiklerini, buzla dondurulup lazer atışının öyle yapıldığını söylediler. Bir de buz lazer var ama onlarınki buz lazer değilmiş. 

Alexandrite makinesinin görselini ekliyorum. Yaptıracağınız yerle anlaşırken, eğer Alexandrite istiyorsanız bu makinenin kullanılıyor olduğundan emin olun derim ben.



Lazer Epilasyon Seansı Öncesi Tüylerimizi Almalı Mıyız ve Nasıl Almalıyız?

Lazer epilasyona tüylerden tamamen kurtulmuş ve tertemiz bir şekilde gitmek gerekiyor. Lazer epilasyon yaptırdığınız süre boyunca tüylerinizi jiletle almanız bekleniyor. Ancak, 1-2 seanstan sonra tüyler çok geç çıkacağı için, gerekli olmadıkça jiletle de almamak gerekiyor. Haftada 2-3 kereye kadar jiletle alınabiliyor, ama ben sadece lazer epilasyon seanslarım öncesi aldım tüylerimi.


Lazer Epilasyon Tüyleri Tamamen Yok Ediyor Mu? İşe Yarıyor Mu?

Tamamen yok etmese de inanılmaz memnun kaldığım bir uygulama oldu. Kılların yüzde 70’i kesin bitti, kalan yüzde 30 da iki-üç ayda anca çıkıyor. Benim için gayet yeterli bir başarı oranı bu.

8-10 seans sonrası lazer epilasyon tedaviniz bitince de yılda iki kere lazer epilasyon yaptırmanız öneriliyor. Ben yaptırmaya devam ediyorum.

Önemli bir uyarıda bulunmak istiyorum. Hamilelik gibi hormon dengenizin tamamen bozulduğu bir dönem yaşarsanız, tüylerinizin geri dönme riski oluyormuş. Yakın zamanda hamile kalmayı düşünen varsa, doğumdan sonra lazer epilasyona başlamalarını tavsiye ederim.

İşlem Ne Kadar Sürüyor?

İşin bence ilginç kısmı da burası, tüm bacak-koltuk altı-bikini toplamda yarım saatte bitiyor. Yarım saatte bittiğini görünce, ilk hastanenin tüm vücuda zaman ayıramayız tavrına daha da şaşırdım. Tüm seanslar aynı uzunlukta sürdü, 25-30dk. arası. Daha uzun sürmüyor.

Erkekler de Lazer Epilasyon Yaptırabiliyor Mu?

Evet, yaptırabiliyorlar. Ancak bel üstü çalışılıyor sadece. Sırt, göğüs, kol gibi alanlarda ihtiyacı olan varsa yaptırabilir. Kadınlara göre daha çok kıla sahip olunması sebebiyle, erkeklerin lazer epilasyon ücreti farklı oluyor, bilginize.

Umuyorum ki aklınızdaki birçok soruyu yanıtlayabilmişimdir. Aklınıza takılan bir şey olursa lütfen yorum bırakmayı unutmayın.


Hoşçakalın.

Yeniden merhabalar!

Türkiye’de toplamda on kişinin filan izlediğini düşündüğüm bir diziden bahsetmek istiyorum bugün size. Hiçbir yerde bu dizi ile ilgili konuşulduğunu duymadım. Halbuki küçüklüğünüzde (ve belki büyüyünce de) Louie Anderson (Life with Louie) çizgi filmini izlemişseniz ve çok seviyorsanız, bu dizi kesinlikle ilginizi çekecektir. Çünkü dizide Louie Anderson oynuyor, hem de kadın rolünde!


Başrolde değil ama en az başrol kadar sahnesi var. İlk başlarda biraz daha azdı sanki ama bölümler ilerledikçe daha çok ön plana çıkartıldı gibi geliyor bana. İyi de oldu. Çünkü Bayan Baskets karakterini hakkıyla oynuyor ve keyifle izlettiriyor. Hatta Louie Anderson’ın kadın olduğuna inanmaya başlıyorum sanki yavaştan, o kadar mı doğal olunur!


Dizi Louis C.K dizisi, tipik bir Louis C.K. dizisi enerjisi var zaten. Ama Louis C.K.’i herkes sevmez, yaptığı diğer diziler de Türkiye’de pek tutmuyor.(Ben izliyorum tabi, çok da severim.) Özellikle Hollywood’taki taciz olaylarında Harvey Weinstein ve Kevin Spacey’den sonra Louis C.K.’nın da adının karışmasıyla, yapımcılığını üstlendiği diziler teker teker sonlandırılırken Baskets dizisinin 3.sezonunun yayınlanmaya başladığını görünce oldukça şaşırdım, bir yandan da sevindim.

Tabi dizinin tek yapımcısı Louis C.K değil. Aynı zamanda dizide başrolde oynayan Zach Galifianakis de dizinin yapımcılığını üstlenen isimlerden. Galifianakis'i bence hepimiz tanıyoruz. Hangover(Felekten Bir Gece) I-II-III filmlerinde başrolde oynayan sarışın abimiz kendisi ve bu dizide ikiz kardeşleri oynuyor. Kardeşlerin karakterleri de, şive ve konuşma tarzları da o kadar farklı ki, gerçekten oyunculukta döktürüyor diyebilirim. Sanki iki farklı kişi oynuyormuş gibi hissediyorsunuz.

Dizi, yaklaşık 20 dklık bölümler halinde yayınlanıyor. Komedi ve dram aynı anda var aslında, o yüzden komedi dizisi ya da drama diyemem.

Konusu ise kısaca şöyle: Fransa’ya palyaço okuluna giden Chip Baskets (Zach Galifianakis), burada başarılı olamayınca memleketine döner ve palyaço olma hayalleri için çalışmaya devam eder…


Dizi çok mu şahane? Bence değil. Hatta birçok kişi için sıkıcı ve yer yer depresif bile olabilir. Ama Louie Anderson’ı izlemek için bile izlerim ben. Louis C.K tarzına da aşınayım ve seviyorum. O sebeple benim sevdiğim diziler arasında, ama genel izleyiciye hitap etmiyor bence.

Dizinin IMDB puanı: 7.5 Fena değil gibi, ne dersiniz?

En azından bir bölümüne göz gezdirip, çocukluğunuza bir yolculuk yapmak isterseniz diye yazdım bu yazıyı. Umarım keyifle okumuşsunuzdur.

Baskets izleyen varsa lütfen yorum yazmayı unutmasın, tek başıma izliyormuşum gibi hissediyorum çünkü.


Sevgiler. Hoşçakalın!
Merhabalar herkese!

Makyaj temizliğinde sanıyorum ki hepimizin en çok kullandığı ürün misel sudur. Peki nemlendirici olarak misel su kullanıyorum dersem ne dersiniz?

Evet, yanlış okumadınız. Yağlı bir cildim var, en az nemlendirmeyi nasıl sağlarım diye ne yapacağımı şaşırdığım bir günde şans eseri cilt makyajımı Avene misel su ile temizledikten sonra, yüzümü yıkamaya üşenmiştim. Cildim o kadar güzel nemlendi ki. Ben de o günden sonra, bazı zamanlarda nemlendirici olarak cildime misel suyu uygulamaya başladım.


İlla ki Avene’in Micellar Lotion'ını uygulayacaksınız diye bir şey yok. Tüm misel sularla bu etkiyi yakalarsınız. (Bioderma Sebium gibi yağlı cildi kurutan misel sular olmaz tabi.)

Avene’in bu misel suyunu parfümlü olması sebebiyle göz makyajımı temizlerken kullanamıyorum. Kaç kere denedim, ne zaman denesem gözlerim alev alev yanıyor. Hatta ürünü annem satın almıştı, 2-3 kere kullanmayı denemiş, ''Gözlerim çok yanıyor.'' diyerek bana vermişti. Gerçekten gözde kullanılacak gibi değil. 

Ben de gözümde ayrı misel su, yüzümde ayrı misel su kullanacağıma(bir de göz için çift fazlı temizleyici kullanıyorum zaten.) hiç kullanmam deyip kenara ayırmak üzereydim ki nemlendirici olarak kullanmaya başladım. Hem ürünü boşuna satın almamış olduk, hem de nemlendiriciliği beni tatmin ediyor.

Dün farklı bir şey denedim. Geceden makyajınızı temizleseniz bile, sabah göz altınıza rimel, göz kalemi, vs. akmış olur ya, sadece o kadarcık bir göz makyajını silerken yanmadı nedense.

Bioderma Sensibio’nun da nem vereceğini tahmin ediyorum. Ama Avene’in misel suyunda termal su olması sebebiyle nem konusunda daha başarılı olacaktır. Aynı şekilde Vichy misel suyun içinde de termal su var, o da aklınızda bulunsun.
Avene Micellar Lotion iki boy seçeneğiyle satılıyor: 200ml ve 400ml. Bendeki 400ml olan boyu.


Bu linkten kendinize en yakın satış noktasını bulabilirsiniz. Genel olarak eczanelerin bir çoğunda satılıyor. Ara ara Trendyol’a da indirimli olarak geliyor, isterseniz oradan da takip edebilirsiniz.

Avene Micellar Lotion ile ilgili deneyimlerin bu şekildeydi. Umarım yararlı olmuştur.


Sevgiler.
Herkese merhabalar!

Akneye meyilli ve yağlı ciltlilerin satın alırken en çok dikkat etmesi gereken ürün türü, yüze sürülen ürünlerdir. Kullanılan cilt ürününün ciltte var olan sorunları tetiklemesi, en büyük tehlikedir. O sebeple, sahip olunan cilt tipine uygun ürünü seçmek ve kullanmak çok önemlidir. Ürün seçimi konusunda kendinize güvenmiyorsanız, satış danışmanlarından yardım isteyebilirsiniz.

Benim de Clarins Ever Matte fondötenle tanışmam bu şekilde oldu. Sephora’ya başka bir fondöten satın almaya gittiğimde satış danışmanı sabırla benimle ilgilendi. Bir yanağıma istediğim ürünü, diğer yanağıma da kendi önerisi olan Clarins Ever Matte fondöteni uyguladı. Açıkçası, Clarins markası tercih edeceksem bile, bu adını hiç duymadığım Ever Matte fondöteni değil, birçok yerde karşıma çıkan Everlasting’i alırdım. Ancak yanağımda duruşlarını görünce hiç düşünmeden Clarins Ever Matte fondöteni satın aldım.


Bir kere kokusu EF-SA-NE! Salatalık mı desem, muz mu, kavun mu? (Saydığım sebze ve meyvelerinin hepsinin de birbirinden farklı kokuları var aslında ama adını koyamıyorum işte.) Şekerli, insanı mutlu eden bir koku. Hatta bir keresinde, bir iş arkadaşım parfümümü sormuştu, çok güzel kokuyor diye. Ama parfüm sıkmamıştım =)) Fondötenimin kokusunu almış. Resmen parfüm gibi, uzaktan bile koklanabilen, muhteşem bir kokusu var.

Yapısı çok hafif. Bazen cildimi fondötenle kapatırken iki kere düşünüyorum. Mutemadiyen olabildiğince az fondöten kullanmaya çalışırım zaten. Ama sanki Clarins Ever Matte sürerken, cildim ama daha iyisi gibi bir his oluyor. Sürmekten çekinmiyorum. Satın alırken bundan haberim yoktu, ama içeriği de bitkiselmiş. Diğer fondötenlere göre biraz daha temiz bir içeriğe sahip olması oldukça olumlu bir özellik değil mi sizce de?

Ever Matte, tek boy olarak ve 30ml’lik ambalajlarda satılıyor. Küçük olması sayesinde çantanızda kolayca taşıyabiliyorsunuz. Çantaya akma riski de yok. Bu da bayağı güzel bir özellik.

Birçok yağlı cilt fondöteninde olduğu gibi Clarins Ever Matte da spf 15 içeriyor. Tabi çok da yeterli bir spf değil, ama hiç yoktan iyidir diye düşünüyorum. Özellikle kış aylarında gayet yeterli. Özellikle cildinizde lekelenme varsa, yazın spf 15 ile yetinmeyip korumayı arttırmak zorundasınız tabi.

Ever Matte renk skalası konusunda da güzel seçenekler sunuyor. Ben cildimle birebir uyan bir ton kullanıyorum. (101 Ivory) Toplamda 11 renk seçeneği bulunuyor. Sizin de kendinize uygun bir renk bulacağınızdan eminim.


Fondötenin kapatıcılığı bir Mac Studio Fix Fluid değil, ancak tüm cildi çok kapatıcı bir fondötenle kapatmak yerine, sorunlu yerlerde concealer kullanıp, ciltte genel olarak az-orta kapatıcılıkta bir fondöten kullanımını daha çok beğeniyorum. Fondöten ne kadar kapatıcı olursa, maske etkisi yaratabiliyor. Hatta yaşınızdan daha büyük görünmenize sebep oluyor. Hem kendimde deneyimledim bunu, hem de bir dönem Youtube’da yüz kat çılgınlığı vardı hatırlar mısınız? Yüz kat fondöten süren kişiler, videoda her on katta bir 5 yaş yaşlandılar sanki gözümüzün önünde.

Bu fondötenin tek bir olumsuz tarafı var. İlk birkaç ay üründe hiçbir problem yaşamadım. Sonradan durum değişti birden. Cildime fondöteni sürüyorum, şahane. Evden çıkıp işe gidene kadar 2 ton koyulaşmaya başladı. (Oksitleniyordu.) Fondöteni ilk aldığımda asla böyle bir sorun yoktu, sonradan oldu ve gerçekten ççoook uzun aylar/seneler kullanmadım. Fondötenin yarısı duruyorken çöpe atmak durumunda kaldım. Ürünün 30ml olduğunu düşünürsek, daha sadece yarısını kullanabileceğim kadar kısa bir sürede çöpe atmışım, düşünün. Renk farkı çevremdeki insanların da dikkatini çekiyordu. Bir tek bende mi böyle oldu, ya da neden bu kadar kısa bir sürede böyle bir şey yaşadım hiç bilmiyorum. Ama sizinle de paylaşmak istedim.

Yine de çok güzel bir ürün, bitkisel içeriğinden dolayı böyle olmuş olabilir diye düşünüyorum. Halk arasında şöyle bir düşünce vardır ya sebze meyve alırken bile. Bir şey çabuk bozuluyorsa demek ki doğalmış diye. Kendimi öyle avutuyorum ben de. =)

Clarins Ever Matte fondöteni Sephora’dan satın alabilirsiniz. Yaklaşık 120 TL civarında bir satış fiyatı var. Ancak hepsiburada.com’da satılıyor. Oradan online olarak da satın alabilirsiniz. Tabi önce bir Sephora’ya gidip rengini belirlemelisiniz. Renkli cilt ürünlerini tahmini olarak satın almak, muhtemelen yanlış bir ürün satın almanızla sonuçlanacaktır.


Sevgiler.
Merhabalar herkese!

Cildinizde çıkan akneler ufak tefek müdahalelerle, düzenli temizlikle ve kozmetik& derma kozmetik ürünlerle geçmiyorsa ve daha da kötüsü, şiddetlenerek artıyorlarsa cilt doktoruna gitmeniz gerekir. Türkiye’nin neresinde olursanız olun, doktorlar, siz onlara akne tedavisi için gittiğinizde, çok bilindik 4-5 merhemi kullandırır. Ecza dolabımı görseniz, o kadar çok çeşit merhem var ki… Dermapen ve Prp tedavimden önce(Tedavi ile ilgili yazılar blogumda mevcut, ilgilenirseniz bakabilirsiniz.) bir yılda dört farklı cilt doktoru değiştirmişliğim bile vardır. Çok çekmiş biri olarak bu yazımda sizlere, akne ve cilt tedavisi için yazılan merhem ve ilaçlardan ilki olan Benzamycin’i anlatacağım.

İlaç ve merhem türü ürünleri burada yazarken çekiniyorum aslında, o sebeple lütfen bunların sadece benim deneyim ve fikirlerim olduğunu unutmayın. Söylediklerim herkeste aynı şekilde gerçekleşecek diye bir durum yok. Uyarımı yaptıktan sonra izninizle anlatmaya başlıyorum.

Benzamycin’le tanışmam ne yazık ki çok geç oldu. Yukarıda yazmıştım ya, dört doktor gezdim bir yılda diye, hiçbiri bana Benzamycin yazmadı. Doktorlardan bir tanesine arkadaşımla gitmiştik. Ona ilk yazdıkları Benzamycin oldu ve cildinde benimki kadar sivilce de yoktu. Ben bu süreçte bana Benzamycin yazılmadığı için, doktorların söylediği merhemlerle şansımı deniyordum. Ama işler daha da kötüye gidiyordu. Daha hafif ürünler kullanmak durumunda kaldığım için, bu ürnler cilt sorunlarımla savaşamıyorlardı.

Ben de beşinci bir doktora gitmeye karar verdim…

Memorial Hastanesi’nden randevu aldım ve doktorum Benzamycin yazdı sonunda. Aslında sorun şu, ben 2011 senesinde Roaccutane tedavisi gördüm. Roaccutane tedavisi sonrası sivilceler tekrar ettiyse, tek tedavi yöntemi Roaccutane’mış. Ancak Roaccutane bende çok kötü yan etkiler yapmıştı. O sebeple doktorların hepsinin Roaccutane yazma girişimini, durumumu anlatarak engellemiş oldum. O sebeple doktorları da suçlayamıyorum aslında. Talihsizlik oldu benimki.


Benzamycin Krem Nasıl Hazırlanıyor? Evde Hazırlayabilir Miyim?

Beşinci doktorumun bana Benzamycin yazmasıyla eczaneye gittim ve ürünü satın aldım. Bir kutu içinde üç farklı ambalajda ürün var ve hepsinin birbirine karıştırılması gerekiyor. Ancak karıştırma işlemi biraz incelik istiyor. Eczanede satın alırken, eğer hemen eve gidecekseniz eczacıdan karıştırmasını rica edebilirsiniz. Hemen eve giderseniz diyorum, çünkü ürünler bir kere karıştırıldı mı, buzdolabında saklanması ve üç ay içinde tüketilmesi gerekiyor. Üç ay içinde ürün bitmezse de çöpe atıp yeni bir Benzamycin satın almanız gerekiyor.

Eğer evde kendiniz karıştırmak istiyorsanız da o kadar da zor değil, korkmayın. Öncelikle toz ürünün üstüne şeffaf renkteki alkolü döküyorsunuz ve homojen bir şekilde karışana kadar çalkalıyorsunuz. Sonra bu karışımı Benzamycin yazan en büyük boy ambalajdaki ürünün üstüne döküp, tamamının iyice karışmasını sağlıyorsunuz. Bu kadar!

Benzamycin Akne Tedavisinde İşe Yarıyor Mu?

Benzamycin’in üstüne piyasada daha iyi bir merhem, vb. ürün tanımıyorum. ÇOK NET! Sivilce söndürmekte ve cilt tedavisinde bir numara. Ayrıca sanırım cilt rengini de açıyor, benim lekelerime iyi geldi. Böyle bir vaadi var mı bilmiyorum ancak benim cilt lekelerimde de fark yarattı.

Benzamycin’i Ne Zaman Kullanabiliriz?

Benzamycin cildi inanılmaz kurutuyor. O sebeple ilk bir hafta her gün kullanılıp daha sonra iki günde bir, üç günde bir, haftada bir… şeklinde azaltılarak kullanılabilir diye düşünüyorum. Doktorumun tavsiyesi, uzun bir süre her gün kullanmam yönündeydi. Ancak benim cildim hassas, bunu kaldırmayacağını anlayınca kendime göre bir sistem geliştirdim. Siz de kendi cildinizi en iyi tanıyan kişisiniz. Kendi cildinizin doktoru olarak bu tarz ayarlamalar yapabilirsiniz.

Ben şuanda sadece gerektiğinde kullanıyorum. Belki ayda bir kere, pms dönemlerimde, belki 45 günde bir… Ama asla buzdolabından eksik etmiyorum.

Daha önce vücut sivilceleri ile ilgili bir blog yazısı da yazmıştım. Orada verdiğim öneriler dışında, vücudunuzda sivilce çıkan yerlere Benzamycin de sürebilirsiniz mesela. Tamamen size kalmış.

Cildime Benzamycin uygulaması yaptığım zamanlarda, yüzümün her yerine Benzamycin sürmüyorum. Alnımda, burnumda ve çenemde sivilce çıkmadığı için sadece yanaklara uygulama yapıyorum. Yanaklarda da gülme çizgilerime denk getirmiyorum. Sadece sorunlu bölgelere uygulama yapıyorum.

Benzamycin’le ilgili çok önemli bir püf noktası var. Gündüz dışarı çıkıyorsanız cildinize asla sürmemeniz gerekiyor. Gece sürüp uyuyabilirsiniz. Ertesi sabah yıkayıp tamamen cildinizden çıktığından emin olduktan sonra dışarı çıkmaya özen gösteriniz.

Benzamycin kutusunun içinden bir de spatula çıkıyor. Ben o spatulayı ilk karışımı yaparken kullanıyorum, sonra da temizlemeye üşeniyorum ve çöpe atıyorum. Çöpe atmamın diğer bir sebebi de, spatulayı temiz olduğundan emin olacağım bir şekilde saklayabileceğimden emin olmamam.

Benim uygulama yöntemim şöyle:
  • Elimle Uygularsam
Benzamycin’in içine elimi sokmadan ellerimi yıkıyorum ve Benzamycin’i sürdükten sonra hemen bir daha ellerimi yıkıyorum.


  • Kulak Çubuğu Kullanırsam
Benzamycin’in içine kulak çubuğunun bir tarafını batırıp onunla yüzüme sürüyorum. Kulak çubuğunun temiz tarafıyla da yüzümdeki Benzamycin’i yayıyorum.

Elle uygulama yapıyorsanız, bu ikili yıkama yöntemi çok önemli. Özellikle ikinci kez yıkamazsanız ve gözünüze temas ederse, gözünüze zarar verebilir. Dikkatli olmakta yarar var.

Benim Benzamycin’le ilgili söyleceklerim bu kadardı. Aklınıza takılan bir şey olursa yorum yazmayı unutmayın!


Sevgiler.
Herkese merhaba!

Sivilce tedavisi denilince genelde akla yüzümüzde çıkan sivilcelerle ilgili çözüm önerileri geliyor. Günlük hayatımızda insanlarla yüz yüze iletişim kurarken, yüzümüzde fondötenle bir kapatıcılık sağlamış olsak da sivilcesiz bir surat istiyoruz. Ancak vücudumuzda çıkan sivilceler de zaman zaman can sıkıcı bir noktaya gelebiliyor.

Vücuttaki sivilcelerin ciddi bir boyuta ulaşmadan tedavi edilip kontrol altına alınması, yüzdekilerden daha kolay oluyor. Bu sorunu yaşayan arkadaşlar varsa (Dönem dönem ben de yaşıyorum.) hemen çözümleri anlatmaya başlıyorum.

Benim vücudumda sivilce artışları yaz aylarında daha çok oluyor, kışları çok da problem yaşamıyorum. Yaz aylarında daha çok terlememiz en büyük etken tabi ama başka sebepler de var.

Öncelikle saçı uzun olan kişiler, saçlarının ucuna yağ ve krem gibi ürünler kullandıklarında, bu ürünlerin kol, omuz ve sırta değmesi, sivilceye sebep olabiliyor. Böyle bir saç uygulaması yaptığımda, saçımı toplamaya ya da yarım kollu bir bluz giyerek, saçımın vücuduma değmesini engellemeye özen gösteriyorum.

Temizlik tabi ki çok önemli. Özellikle yaz aylarında, sürekli yıkanmak gerekiyor. Yıkanırken benim kullanmayı sevdiğim birkaç ürün var, bunları sadece sivilce çıkmaya başlamış ya da başlamak üzere olduğunu anladığım pütürlenmiş bölgelerde kullanıyorum.

En severek kullandığım ürün, Bioderma Sebium Foaming Gel. Ürün, ciddi bir kurutma yaratıyor, agresif bir ürün diyebilirim. O sebeple her duşta kullanmıyorum ve kesinlikle duş jeli mantığıyla vücudumun her yerine de sürmüyorum. Gerekli yerlere ve oradaki sivilceleri kurutana kadar kullanıyorum. Diyelim ki sırtım sivilcelenmeye başladı. Hemen daha başlangıç aşamasında, elime birkaç pompa (Yüze kullanılandan daha çok ürün almak gerekiyor, çünkü daha geniş bölgelere uygulama yapıyoruz.) ürün alıyorum ve sırtımı ovalıyorum. O sırada saçımı yıkıyorum ya da oyalanıyorum. Cildimde 1-2dk da kalmasını sağlıyorum. Bunu maximum 2-3 duş üst üste uyguladığımda sivilcelerin %70’e yakını sönmüş oluyorlar.


Yok ben Bioderma istemiyorum, bana doğal bir ürün öner derseniz de, bu işin kralı kükürtlü sabundur. Eskiden cilt doktorlarından bir tanesi bana kükürtlü sabun yazmıştı. Bu sabun sayesinde yüzümdeki sivilcelerin gideceğini öğrenen ben, günde 3 kere yüzümü kükürtlü sabunla yıkamaya başlamıştım. Maximum 3-4 gün sonra cildimde değişik şeyler yaşanmaya başladı. Panikle doktora gittik ve kükürtlü sabunla cildimi aşırı kuruttuğum için cildimin reaksiyon gösterdiğini öğrendik. Yani kükürtlü sabun da doğal diye sık sık kullanmamak gerekiyor. Hiçbir şeyde aşırıya kaçmamak cilt bakımında ve sivilce tedavisinde çok önemliymiş, 18 yaşımdan beri çeşitli cilt tedavileri göre göre, 14 yaşımdan beri de sivilcelerle uğraşa uğraşa bunu öğrendim.

Ayrıca, vücudunuzda çıkan sivilcelere asla ama asla dokunmayın!

Diyelim ki sırtımızda sivilce çıktı. Millet olarak sırtımızı kaşıtmayı ve kaşımayı seviyoruz. Hatta sırt kaşıma aletleri bile var =) Kaşımak yok arkadaşlar, çıkmış olan sivilceyi geçirmeye çalışıyoruz, daha çok yaymaya çalışmıyoruz. Çok ciddi bir kaşınma durumunda da, en son çare olarak, ellerim ve tırnaklarımın vücuduma temas etmemesi için kıyafetin üzerinden, kaşınan yeri kaşıyorum. 


Vücut sivilceleri, yaz aylarında artıyor dedim ya, bu işin bir güzelliği var: Deniz. Deniz suyunun tuzlu olması, cildi kurutuyor. Sivilcelerin geçmesini sağlıyor. Denizin iyileştirici etkisi var ama temiz olmayan bir denize girdiyseniz sivilceli alan mikrop kapabilir. (Başıma geldi.) O sebeple denizin temizliğinden emin olduğunuz yerlerde denize girin.

Şimdiye kadar yaptığım öneriler oldukça yüzeysel. Bu şekilde düzenli bir temizlik ve dikkatle, sivilcelerde azalma olmuyorsa işin derinine inmek gerekiyor. Vücudumuzun çeşitli yerlerinde çıkan sivilcelerin, vücudumuzdaki bazı aksaklıklardan kaynaklanma ihtimali de asla göz ardı edilmemeli. Şimdi, aşağıdaki tabloya bakıp kendi vücudunuzdaki sivilceli yerlerin numaralarını ve bu numaralara denk gelen rahatsızlıklara bakmanızı rica ediyorum.

Benim 4,11,13 ve 14 numaralı bölgelerimde sivilcelenme sorunu oluyor. Bu sayıların denk geldiği hastalıkların hepsinin aynı olduğunu görmek tesadüf mü sizce?

Muhtemelen sizde de benzer sonuçlar olacaktır, o sebeple vücudunuzdaki muhtemel sorunlar için önce cilt doktoruna ve onun yönlendirmesiyle diğer doktorlara görünerek, sivilceye neden olan sorunu içeriden tedavi etmek gerekir.

Benim söyleyeceklerim bu kadardı. Aklınıza takılan bir şey olursa yorum yazmayı unutmayın. Sivilce sorunlarımızı hep beraber çözelim!
 
Tertemiz ciltlere kavuşmak üzere!
Herkese selam!

Spora başlamakta çoğu zaman sorun yaşamıyoruz. Anlık gaza geliyoruz ya da modumuz yüksek oluyor. Belki iş yükümüzün az olduğu bir dönem oluyor ve ‘’Artık spora başlıyorum!’’ diyoruz. Başlamak sorun değil de devam etmek? Çoğu başladığımız spor girişimine, belirli bir zaman sonra devam edememeye başlıyoruz. ‘’Bugün yapmasam bir şey olmaz, bu hafta yapmasam mı acaba? ‘’derken bir bakmışız, ipin ucu kaçmış. Toplamda 20 kilo vermiş bir insan olarak spora devam etme motivasyonumu arttıran 5 yöntem geliştirdim. Bugün sizlere bu yöntemleri anlatacağım.

Adım Sayar Kullanmak

Gün içerisinde 6.000 ya da 10.000 adım hedefi belirleyip adım sayardan takip etmek resmen bir eğlence gibi geliyor bana. Her ne kadar kendime adım sayan bir saat/bileklik edinememiş olsam da, cep telefonu uygulaması kullanıyorum. Nasılsa telefonsuz tuvalete bile gitmiyoruz arkadaşlar, hadi itiraf edelim. 30-50TL gibi bir bütçeye bile internette (Aliexpress, vb.) ve Teknosa gibi mağazalarda hatta zaman zaman A101’lerde adım sayan bileklikler geliyor. Almak isteyenler buralardan bakabilirler. Bana telefon uygulaması yetiyor.

Biz işyerinde bu adım sayma işini yarışa döndürdük mesela. Masa başı çalışan kişilerin en büyük problemi hareketsizlik ve bu sebeple gün içerisinde ofisin içinde bile turlamaya çalışarak akşam iş çıkış saatine kadar, hedeflediğimiz adım sayısını tutturmaya çalışıyoruz. Akşam herkes kaç adım attığını söylüyor ve en az adım atan cezalandırılıyor.

Bu tarz oyunlarla kendinizi yürümeye teşvik edebilirsiniz.

30 Gün Challenge’ları Uygulamak

Bu da en çok işime yarayan yöntemlerden bir tanesidir. Sürekli olarak arkası arkasına 30 Days Challenge yapmaya çalışıyorum. Zaten challenge’ı yaparken 30 gün isteseniz de ara vermiyorsunuz. 30 günün sonunda da yenisine başlayınca, süreç bu şekilde devam ediyor.

30 Days Challenge’larda Google’dan, Öncesi&Sonrası fotoğraflarına bakmaya bayılıyorum. 30 Gün sonra bu kadar fark mı olacak diye heyecanlanarak ve heveslenerek, yapmam gereken hareketleri tamamlıyorum. 30 gün, bence beyin tarafından kısa bir süre olarak algılanıyor. Ama vücutta fark olması için ise oldukça yeterli bir süre.

Bir de, ömrümün buradan sonraki kısmında spor yapmalıyım gibi insanı strese sokan bir zaman dilimindense, sadece 30 günlük sürece odaklanmak bence stresi azaltıyor.

Sizin Gibi Aktif Olmak İsteyen Bir Arkadaş Edinmek

Yalnız kaldığınız zaman, sporu bırakmaya biraz daha meyilli oluyorsunuz. Ama bir arkadaşınızla spor arkadaşlığı yaparsanız ‘’Yalnız değilim.’’ Ve ‘’Onu yüzüstü bırakmamalıyım.’’ düşünceleri ile spor yapmaya devam ediyorsunuz.

Spor yaparken, isterseniz arkadaşınızla sohbet edersiniz, isterseniz de birbirinize meydan okuyarak aranızda yarış yaparsınız. Tercih sizin.

Pilates ya da Başka Bir Spor Dalıyla Uğraşan Profesyonelleri Takip Etmek

Ben genelde pilates yapan kişileri takip ediyorum. Özellikle Instagram hesaplarımızdan bu kişileri takip etmek bence çok önemli. Sürekli Instagram’a girdiğimiz için, gün içinde onlar spor paylaşımları yaptıkça beynimize kazınıyor ve özeniyoruz.

Bir de hareketler çok kolaymışçasına yaptıkları için, ''Aman nolcak ben de yaparım...'' deyip siz de yapıyorsunuz. Çok keyifli pilates sayfaları var Instagram’da. Mutlaka takip edin.

Instagram dışında Youtube’da da takip ettiğim sporcular var. Rebecca Louise’i çok seviyorum. Enerjisi hep çok yüksek, zaten videolarında sürekli gülümseyin, gülümseyiinnn diyor. Bir videosunu izleyip de yerinden kalkıp spor yapmaya başlamayacak bir insan olacağını sanmıyorum. Ayrıca Youtube’da Ecececomtr, Squatgirl kanallarını çok seviyorum veee tabi ki Ebru Şallı videoları.


Zinciri Kırma

Spora devam etme motivasyon yöntemlerimden sonuncu ise zinciri kırmamak. Youtube’da Barış Özcan’ı takip ediyor musunuz bilmiyorum. Kendisinin 2016-2017-2018 yılları başlarında yayınlamış olduğu toplamda 3 tane ‘’Zinciri Kırma’’ videosu var, bir bakmanızı tavsiye ederim. Kısaca olayı şu: Bir işi istisnasız her gün yapıyorsunuz ve takvimde bunu işaretliyorsunuz. Bir yerden sonra olay, o işi yapmaya devam etmekten çok, 30 gündür- 50 gündür aralıksız bu işi yaptım, hiç ara vermeyeyim düşüncesine geliyor. Zinciri kırmama motivasyonuyla hareket ediyorsunuz, spora devam etme değil. Dikkati başka yöne çekmekte hiçbir zarar yok bence.

Ben takvime işaretleme yerine, ZUI Days isimli bir telefon uygulaması aracılığıyla spor zincirimi takip ediyorum. ZUI Days aslında bir gün sayacı. Hani askerler kaç gün kaldı diye ya da evlenecek olanlar ne kadar zaman kaldı diye uygulamalar indirir ya, o uygulamalardan. ZUI Days, sadece bir etkinliğe ya da olaya kaç gün kaldığını değil, geçmişte kalmış olay ve etkinliklerin de kaç gün önce olduğunu sayıyor. Bu sayede zincire başlama günümü uygulamaya girdiğimde, kaç gündür zinciri kırmadığımı takip edebiliyorum.

Benim sizlere önerilerim böyleydi. Sizin de bana yapacağınız öneriler varsa, yorum kısmına yazmayı unutmayın.


Hoşçakalın ve sporla kalın!
Merhabalar!

Makyaj temizlemenin olmazsa olmaz ürünlerinden biri, misel sulardır. Nerdeyse tüm kozmetik ve derma kozmetik markalarının birer ikişer çıkardığı misel suların arasından, kendimiz için en doğru olanını seçmek de gerçekten zorlaşmaya başladı. Misel su konusunda en bilinen marka olan Bioderma’nın Sensibio serisine göre biraz daha az popüler olan Sebium H2O misel suyu da bu yüzlerce seçenekten sadece bir tanesi. Bu ürünü diğer misel sulardan ayıran ise, yağlı ciltliler için özel üretilmiş olması.


Öncelikle Bioderma, biz yağlı ciltlileri düşünerek ve hassasiyetle bu ürünü hazırlamış. Gerçekten bu açıdan mutluluk duyuyorum. Teşekkürler Bioderma!

Tabi yağlı ciltlilere özel misel su hazırlamış tek marka Bioderma değil. La Roche Posay gibi derma kozmetik markalarının da, Garnier gibi kozmetik markalarının da yağlı ciltliler için misel suyu var sanıyorum ki, ancak deneyimlemediğim için Bioderma Sebium özelinde duruma bakıyorum.

Bioderma Sebium h2o misel su, ciltteki sebumu dengelemeyi vaat ediyor. Ancak, benim mantığımda, makyaj temizleme suyunun ciltteki sebumu düzenleme özelliğinin olup olmamasının hiçbir manası yok. Cildinizi misel sularla temizleyip, üstüne başka ürünle su ile yıkamıyorsanız, bence önce bu alışkanlığınızı değiştirin derim.

Cilt temizliği ve makyaj temizliği farklı konular. Önce makyajı temizliyoruz, sonra cildimizi. O sebeple makyaj temizleyicisinin de yağlı ciltlere özel bir ürün olup olmaması beni çok da bağlamıyor. Bioderma markasını çok seviyorum, ancak Sebium h2o misel su çok da benlik değil, Bioderma Sensibio h2o ile yoluma devam ediyorum.

Kafamda Sebium h2o ile ilgili oluşan kaygılardan biri de göz çevresi temizliği aslında. Göz altındaki kapatıcıyı ve yağlı göz makyajının artıklarını temizlemek amacıyla misel suyu göz çevresinde de kullanıyorum. Biliyorsunuz, yağlı cilde özel hazırlanmış ürünler, cildi kurutuyor. Göz çevremde böyle bir etki asla istemem! Bu misel su kesinlikle ama kesinlikle göz çevresine uygulanmamalı. Göz çevresi için ayrı ürün mü satın almalıyım? Daha neler. Sensibio serisi varken, canım Bioderma Sensibio <3

Göz makyajını çıkardığını da iddia ediyor ama böyle bir şey tahmin edersiniz ki doğru değil. Hangi misel su, suya dayanıklı makyajı çıkarabilir? İçinde yağ yok ki! Hele Sebium h2o bırak yağlı olmayı, bir de kurutuyor. Sonuç olarak göz makyajını çıkaramaz ki zaten bunu denemeyin bile.

Göz çevresinden uzak durarak, cildimin diğer kısımları için kullanırım diyorsanız güzel bir ürün. Ama Sensibio’dan çok da bir fark yaratmıyor açıkçası.

Ürünü satın alıp denemek isteyenler için ürün, 100ml, 250ml ve 500ml’lik ambalajlarda satılıyor. Ürünle tanışmak için 100ml’lik ürünle başlanabilir. Ben 2 tane 500ml satın alarak başladım kullanıma. Ama sorun yaşamadan da bitirdim, güzel bir ürün. Ama bir daha Sebium serisini satın almayıp Sensibio serisiyle devam etmek niyetindeyim. Tercih sizin.

2’li 500ml’lik Bioderma Sebium h20 misel su fiyatı 85-90TL arasında satılıyor. Eczanelerden de internetten de satın alabilirsiniz. Trendyol butiklerine de sürekli gelen bir ürün, orayı takip edebilirsiniz.

Umarım yazımdan keyif almışsınızdır ve düşüncelerim sizin de işinize yarar.


Sevgiler! 
Herkese merhaba!

Göz makyajında benim için en olmazsa olmaz ürün eyelinerdır. Eyeliner alırken, göz kapaklarımın düşük ve yağlı olması sebebiyle kalıcılık konusunda iddialı ve suya dayanıklı ürünler tercih ediyorum. Daha önce blogumda hayatımın eyelinerı olan Mac Cosmetics’in suya dayanıklı eyeliner’ından bahsetmiştim. Yine aynı yazıda, ürünü bulmanın zor olduğundan da bahsetmiştim. Mac’in eyelinerını bulamadığımda Lancome’un bu ürününü satış danışmanının çok övmesi sebebiyle satın aldım.

Ürün Mac Cosmetics’in eyelinerından daha düşük gramaja sahipken, bir yandan Mac’ten daha pahalı. Ancak fiyatı önemli değil, işimi görsün de yeter mantığında satın aldım.

Öncelikle, kalıcılık tam bir fiyasko. Aynı anda iş yerinden bir arkadaşımla birlikte satın aldık. Göz kapağı yağlılık oranı açısından benden biraz daha şanslı olan arkadaşımda da ürün aktı. Kendimden bahsetmiyorum bile. Göz bazıyla da kullandım ama nafile. Sorun şu ki, çok güldüğünüzde gözünüz yaşarıyorsa, gözün yanından eyelinerın kuyruk kısmı ıslanıyor zaten. Ordan sonra eyelinerın kuyruk kısmı yanağa doğru innnnceee bir çizgi halinde akıyor… Daha anlatayım mı ey ahali?!

Ürünü madem aldım, sonuna kadar kullanırım. Zaten sağolsun o da hemen bitti. Az daha bizimle kalsaydı keşke. Artık nasip, kısmet.

Ürünün fırça kısmını değişik yapmışlar, kapak fotoğrafında da görüyorsunuz zaten. Şahsen ben fırçayı kırıklı kullanmadım hiç. Denedim ama bana kolaylık sağlamadı. Belki daha önce hiç eyeliner kullanmamış olsam ve ilk defa bu ürünle eyeliner kullanmaya başlasam, kolay olabilirdi bilemiyorum. Ama 10 senedir eyeliner çekiyorum, değişik fırçalar eyeliner çekme tekniğimi bozuyor.

Ürün mat bitiş vaadini kesinlikle yerine getiriyor ama, hakkını yemeyeyim. Mac’in eyelinerından çok daha mat bir görünüm sağlıyor. Hoşuma gitti.

Ürünle ilgili bunlar benim kişisel görüş ve deneyimler olmakla birlikte herkeste aynı olacak diye bir şey yok. Satın almak ve deneyimlemek isteyenler Lancome Grandiose Eyeliner’ı Sevil Parfümeri, Sephora ve Boyner’lerden satın alabilir. Trendyol’da sürekli olarak indirime giriyor, ben oradan aldım. Trendyol’da butikler 3-4 günde bir değişiyor biliyorsunuz, o sebeple buraya link bırakamıyorum. Ancak satın almak isteyenler Google’a Trendyol Lancome Grandiose Liner yazarsa karşılarına çıkacaktır.

Trendyol’da güncel fiyatı 105 TL. Sephora ve diğer mağazalarda 140 TL civarında bir fiyatta satılıyor.

Umarım yazı yararlı olmuştur. Lancome Grandiose Liner ile ilgili yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın.


Hoşçakalın.
Yeniden merhaba!

Yağlı bir cilde ve çok yağlı göz kapaklarına sahip olduğum için, suya dayanıklı göz makyajı ürünleri kullanmayı tercih ediyorum. Suya dayanıklı makyaj malzemelerini de yağlı içeriğe sahip olmayan temizleyicilerle çıkarmak mümkün olmuyor ne yazık ki. O sebeple, likit mat ruj ve suya dayanıklı eyeliner ve rimel gibi ürünleri çift fazlı makyaj temizleyicilerle temizliyorum. Uzun bir süredir bu dalda en sevdiğim ürün ise Diadermine’in çift fazlı makyaj temizleyicisi oldu.

Bu ürünün bence en güzel tarafı, çoook yağlı olması. Bu özellik, çoğu kişi için olumsuz bir özellik sanıyorum ki. Bıraktığı yağlı hisin hoşa gitmeme ihtimali var. Ancak, hangi markanın yağlı makyaj çıkarıcısını kullanırsam kullanayım, mutlaka üstünden bir kere de misel su ile geçerim, asla şaşmaz! O sebeple bende Diadermine kullanımından sonra yağlı bir his kalmıyor. Sadece bir sefer, misel su ile üstünden geçmedim ve bulanık görme durumunu ben de yaşadım. Misel su ile ikinci kat temizlik önemli!

Kaç tane Diadermine çift fazlı temizleyici bitirdim bilmiyorum ancak sanırım bir tane bile kirpiğimin dökülmesine yol açmadı. Seni sevmeyeyim de taşa mı döneyim Diadermine?! Kirpik dökmemesinin nedeni de kızacaksınız bana ama yine çok yağlı olması. Makyaj kolayca çözüldüğü için, ovuşturmaya gerek kalmıyor. Göz ve en önemlisi göz çevresi hırpalanmıyor.

Ayrıca ürüne ulaşmak ve ürünü satın almak çok kolay! Watsons&Gratisl’lerde kasanın arkasında duran, kasada ödeme yaparken ‘’bu ürünler indirimde, almak ister misiniz?’’ diye sordukları ürün grubunda bulunan, Migros, Macrocenter, Özdilek gibi marketlerde bile bulunan bir ürün. Çok yoğun olduğum zamanlarda, evime en yakın Migros’tan da rahatlıkla alabilmem benim için büyük kolaylık açıkçası. Ayrıca online alışveriş imkanı sağlayan birçok site de var. Seçenekler çok yani.

Ürünün kirpiklere bakım yaptığı yönünde vaatleri var, ancak zaten başka bakım ürünleri kullanarak kirpiklerime bakım yaptığımdan, kirpiklerimin durumunda Diadermine’in katkısı vardır ya da yoktur şeklinde bir gözlem yapamıyorum. Ama zaten bir makyaj temizleyiciden de böyle bir beklentim yok.

Fiyatı indirimde 10 TL civarına düşüyor. Bu fiyatla bu kadar memnuniyet sağlaması gerçekten mutluluk verici.

Diadermine çift fazlı makyaj temizleyici ile görüşlerim bu şekildeydi. Umarım yararlı olmuştur.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Merhabalaar!

Son zamanlarda ailecek bir tatlıya takmış durumdayız. Diyette olanların, şeker yemek istediğinde yiyebileceği türden bir tatlı hem de: Sek Quark Mousse

Sek’in mousse olmayan Quark’larını ilk çıktığından beri nedense çok sevemedim. Meyveli yoğurda alışkın olduğumuz için, meyveli peynir hissi bana garip geldi. Oldukça da yağlı bir yapısı var. Spor yapanlar, yüksek protein içermesi sebebiyle olukça tercih ediyor sanıyorum ama benim uzak durduğum bir üründü. Quark’la yıldızım barışmayınca Quark Mousse’a da şans tanımadım bir süre. Ancak benim bir zaafım var, o da karamel. Quark Mousse’un karamellisini görünce denemeye karar verdim. Karar verdiğim gün Sek Quark Mousse’un tüm farklı içerikli çeşitlerini satın aldım. Toplamda 4 çeşit Mousse var. Bunlar karamelli, çikolatalı, frambuazlı ve çilekli.

Benim kişisel zevkime göre, çikolatalısı ve frambuazlısı çok da başarılı değil. Ancak o karamellisi yok mu?? O kadar güzel ki!! Çileklisi de yoklukta yenir, fena değil =)

Ürün 125gr’lık ambalajlarda satılıyor. Bir paketi 148kcal.

Ürünü açtığınızda ambalajın yukarıdaki yüzde 80’lik kısmı aromasız (yani karamelsiz, çikolatasız, frambuazsız ve çileksiz) mousse kısmından oluşuyor. Şeker oranı inanılmaz düşük, çok az şekerli bir peynir tadı var. Diyette olanlar, aroma kısmına hiç dokunmayıp sadece mousse kısmını yeseler bile onları tatmin edecektir. Hem de diyetten kopmamış olacaklardır.

Ben ise, ‘’Önce mousse kısmını yiyeyim, sonra dipteki karameli yiyelim.’’ gibi yapmıyorum da, kaşığımı dibe kadar daldırıp Mousse ile karameli birlikte yiyorum. İşte o zaman adeta küçük bir cennet ön gösterimi hissi yaşıyorum.
1 ay sonra bahar geliyor, derken fark etmeden yaz kapımızı çalacak. O yüzden tatlı konusunda dikkat etmeye başlayan varsa gözüm kapalı tavsiye ediyorum.

Ürün, bütün büyük marketlerde (Migros, CarrefourSa, Macrocenter vb) satılmaktadır. Fiyatı 3.45TL


Şimdiden afiyet olsun!
Herkese merhaba!

Her ne kadar şuanda kışın ortasında olsak ve güneş kremlerinin sadece yazın kullanıldığı yönünde bir algı olsa da, özellikle cildine benin gibi işlem yaptıran biriyseniz, cildi güneşten korumak yaz kış fark etmeden çok önemlidir. Bugün size güneş koruma dalında en iddialı olan ürünlerden olan Actinica markasının güneş koyucu losyonu hakkındaki düşünce ve deneyimlerimi aktaracağım.

Öncelikle yukarıda da söylediğim gibi, ürün gerçekten çok iddialı. Bir kere, herhangi bir spf değeri belirtmiyorlar. Kendilerini 50++++++++…… gibi sürekli artan artılarla değil, ''yüksek koruma'' ibaresiyle ifade ediyorlar. Kutuyu ilk elime aldığımda, evire çevire spf ibaresi aradığımı da itiraf ediyorum. Hatta ''Spf bile yazmamışlar yaa, korumaz bu!'' düşüncesi de hemen arkasından geldi. Ama işin derinine inince durumun, bunun tam tersi olduğunu anladım. Ürün non- melanom deri kanseri olanlar ve güneş alerjisi bulunanlar için özel olarak tasarlanmış çok güçlü bir güneş kremi.

Ürünün yapısına gelecek olursak...

Üründen losyon olarak bahsedilerek, sanıyorum aslında ağır ve yağlı olan yapısı zihinlerde hafifletilmeye çalışılmış. Ancak ürün kesinlikle karma, yağlı ve özellikle akneye meyilli ciltlere uygun değil! Toplamda 3-4 kere ve farklı mevsimlerde denedim. (İlk denediğimde yazdı bir de, nasıl cesaret etmişim bilmiyorum.) Ancak yaz kış fark etmeden yağlı ve karma ciltlilerin asla satın almaması gereken bir güneş kremi.

Bu açıdan gerçekten normal ve kuru ciltlileri kıskandığımı söylemeliyim. Bu seviyede bir koruma sağlayan ve bu kadar başarılı bir güneş kremini gönül rahatlığıyla kullanabilmeyi gerçekten çok isterdim. Yağlı ciltliler için olan güneş korumaları genelde 30 spf’in üstüne çıkamıyor. Yazları güneş kremini devasa şapkalarla desteklemek durumunda kalıyorum ve hayat kalitem düşüyor.

Yazının buradan sonraki kısmına çok kıskandığım sevgili normal ve kuru ciltliler için devam edeceğim. Karma ve yağlı ciltliler, sizinle bloğumdaki diğer yazılarda görüşürüz. =)

Eczanelerden ve internetten satın alabildiğiniz Actinica Güneş Koruyucu Losyon, 80ml’lik bir ambalaja sahip. (80ml'den başka bir boyuna denl gelmedim, varsa beni de bilgilendirirseniz sevinirim.)

Actinica’nın kendi resmi satış sayfası yok ancak güvenilir bulduğunuz bir siteden satın alabilirsiniz.

Satın almak için alternatif site: https://www.eczane.com.tr/daylong-actinica-80-gr

Fiyatı satın aldığınız yere göre, 60TL ile 100 TL arasında değişiyor.

Ancak çok indirim olan sitelere de fazla güvenemiyorum ben, tarihi geçmiş ürün satışı yapabiliyorlar. Güneş kreminde tarihi geçip geçmeme durumu hayati önem taşıdığı için ekstra dikkat etmenizi tavsiye ederim.

Bu ürün ya da başka bir ürünle fark etmez, cildinizi güneşten korumayı lütfen ihmal etmeyin.


Sevgiler.